
Dinlerden Bir Din mi?
- İslamın hükümleriyle idare edilmeyen yani seküler gayrimüslim ülkelerde de insanlar işleriyle güçleriyle meşgul olur, çeşitli meslekler icra ederler. Kimi ticaret, kimi siyaset, kimi esnaf, kimi hukukçu, kimi sanayici, kimi bankacı.
Bunlardan bazılarının bu çalışmalarının ve meşguliyetlerinin yanında bir de dinleri vardır. Kimi Katolik, kimi Protestan, kimi Ortodoks, kimi Yahudi, kimi Mecusi, Budist hatta Moon tarikatı veya Yahova Şahitleri. Hiçbir tanrıya inanmayanlar da ateist. Kimse kimsenin dinine, ibadet ve inancına, kutsalına karışmaz. Bu hem ayıp hem de yasalara aykırıdır. Buraya kadar herşey kendi şartları içinde normal. Çünkü bu adı geçen dinlerin bir şeriatı yoktur. Varsa da uygulanmayacak kadar güdük ve sınırlı hale gelmiştir. Bu dinler dünya işlerine karışmaz. dünya işlerini düzenlemez, düzenleyemez. Nasıl düzenlesin ki; dünya işlerini düzenlemek şeriat ile yani hükümler ile mümkündür. Böyle bir şeriat olmayınca dünya işlerini kim düzenler? Bir takım insanlar. Bunun adı ise demokrasidir. Halkın kendi kendini yönetmesi yani kendi şeriatını kendisi yapması. Mensubu oldukları dinleri açısından bakarsak Bu da normal. Öyle ya, adamların dini dünyaya karışmıyorsa dünya işleri insanlara kalmaz mı? Onlara din ve tanrı sadece kilisede veya camide, günahları affetmek için lazımdır.
- Peki normal olmayan şey nedir? Normal olmayan şey hatta dünyanın en anormal şeyi yerleri ve gökleri ve bunların arasındaki her şeyi yaratan Allaha CC inandığını söyleyenlerin dünya işlerini sanki haşa Allah cc yokmuş gibi kendi hevalarına göre düzenlemeye kalkmaları veya buna razı olmalarıdır.
Zaten işleri dünya işleri, din işleri diye ayırmanın hiçbir akli ve mantıki dayanağı yoktur. Dünya da ahiret de din de Allahın cc değil midir. “Dünya ahiretin tarlası “ değil midir? Siz hiristiyan mısınız ki camide Müslüman , dışarıda gayrımüslim gibi yaşayacaksınız? İslamiyet hayatın her yerinde ve her anında Allah cc ın rızasına uygun davranmak demek değil midir? Yakın tarihimizde İslama suikast yapanlar yeryüzünde şeriatı olan tek dini tamamen ortadan kaldıramayınca, onu sulandırma, dejenere etme, aslından özünden uzaklaştırma, diğer dinler gibi etliye sütlüye, özellikle dünya işlerine karışmayan, şeriatsız yani gayrımeşru bir din haline getirmeye çalışmışlar ve maalesef bunda da oldukça başarılı olmuşlardır. Bu gün gördüğümüz din, adı Müslümanlık olsa da gerçek Müslümanlıkla ne kadar uyumludur? Bu dinde ( yaşam tarzında) içki serbest, faiz çağdaş ekonominin gereği, tesettür yok, ahlaksızlık serbest, kumar serbest, yakalanmamak şartıyla rüşvet serbest, namaz sadece cuma günleri öğle vakti kılınsa olur, hiç kılınmasa da olur, yalan söylemek, emanetleri ehline vermemek, adam kayırmak çok doğal, yasal düzenlemeler ve hukuk tamamen din dışı yani dinsiz temellere göre yapılıyor. Bu dinin mensupları yarın ahirette Allah ın cc karşısına böyle bir dinle mi çıkacaklar?
- Bunlardan çok daha kötüsü bu modern dinde Allah cc ın yanında başka ilahlar, rabler de var. Büyük kurtarıcılar, ulu önderler, liderler, tapınılması zorunlu heykeller, devasa resimler, ilkeler, mefküreler, ideolojiler, putlar var. Sorgulanamayan, hikmetinden sual olunamayan, eleştirilemeyenler var. Putperestliğin ilk adımı, düşünce, uygulama veya kişinin eleştirilemez olmaya başlamasıdır. ikinci adımda bunların Allah cc tarafından ilham edilmiş, asla hata yapmaz, kusursuz ilahi hususiyetler olduğu bu yüzden eleştirilemeyeceği fikrinin yayılmasıdır. Böylece kavramlar, kurumlar ve kişiler kutsallaştırılır, şirk ve putperestlik başlar.
- İslam, dinlerden bir din değildir. O Allah indindeki tek dindir. Hiçbir şek ve şüphe bulunmayan hesap gününde başka hiçbir din ( yaşam tarzı) kabul edilmeyecektir. kendi kafanızdan din uydurabilir veya mevcut bir dini yozlaştırabilirsiniz. Ama bunu Allah cc ın asla kabul etmeyeceğini biliniz.
“Şüphesiz Allah katında din İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.”(Al-i İmran 19)
“Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.”(Al-i İmran 85)
İnancı zayıf olanlar, inancı çok zayıf olanlar ve hiç inanmayanlar kabul etmese de bu böyledir. Bir şeyin önemi ve makbul olup olmaması onun Allah cc indindeki değerine bağlıdır.
- Din insanların benimsediği yaşam biçimidir. Yani nasıl yaşıyorsanız aslında o dine mensupsunuz. Nüfus kağıdında yazılı olan veya dilinizle söylediğiniz dine değil.
İslam ise Allah cc ın razı olduğu, yani onun şeriatına uygun olan yaşam biçimidir.
Bu nedenle hayatın içindeki herşey islamın konusudur. İslam dini, Hiristiyanların kiliseden çıktıkları anda buharlaşıp kaybolan dinleri gibi, camiden çıkınca veya kitabı kapatıp rafa kaldırınca rafa kalkan bir şey değildir. Allah cc ın hükümlerini ( şeriatını) yaşam biçimi olarak benimsemeyen, kabul etmeyenler ister istemez başka yaşam biçimlerini benimserler. Bunların bir çoğu için ekonomi, siyaset, ticaret, mal ve makam Allahın cc rızasından önce gelir. Hatta bazılarında bunlar hayatın tek amacı ve tek yaşam biçimidir. Bunlar farkına varmadan din değiştirmişlerdir.
Yanımda çalışan 20 li yaşlarda bir gence yarı şaka sormuştum. “ sen şeriatçımısın? “ diye
cevap ; “ hayır hocam! ne alakası var? hiç öyle şey olur mu?” “peki şeriatın ne olduğunu biliyor musun?” cevap; “ ??? ” “Ne olduğunu bilmediğin bir şeye neden karşısın?” , “?????”
Cuntacı Darbeci Kenan Evren de vaktiyle şu traji komik ifadeyi kullanmıştı.
“Biz darbe yapmasaydık Allah korusun bu ülkeye şeriat gelecekti!”
“Ben müslümanım ama şeriata karşıyım” demek, “ben müslümanım ama Allah cc ın emir ve yasaklarına karşıyım” demektir.
- Ekonomi, siyaset, ticaret, mal ve makam Allahın cc rızasını kazanmak için birer araç olabilirler. Ama araçları amaç edinenler bunları din haline getirenler sapmıştır.
Benimsediği siyasi partinin başarısı için veya başarılı görünmesi için yalan söyleyen kişi sapmıştır.
İtibar veya maddi kazanç sağlamak için Allah cc ın sınırlarını çiğneyen kişi sapmıştır.
Bir kişi yeni otomobilini evinden ailesinden, çocuklarından daha çok seviyor ve değer veriyorsa pratik olarak otomobilini putlaştırmıştır. Heykelini yapıp evinin baş köşesine koyması gerekmez.
Aynı şekilde bir siyasi lider, bir büyük alim faydalı olabilir ama onlara tapılmaz. Onlar putlaştırılmaz. Onlar kusursuz değildir, eleştirilebilir, onlar gelip geçicidir, fanidirler. Yanlış yapabilirler kendilerini düzeltmezlerse onlardan vazgeçilebilir.
Yeryüzünde hiçbir kişi, kul yapısı kurum veya fikir kutsal, hatasız, eleştirilemez ve vazgeçilemez değildir. Bunun değil aksini iddia etmek, ima etmek bile şirke kapı aralar. Allah cc tan başka ulu ve övülmeye layık kim vardır? “ O en yücedir” . “Hamd Ona mahsustur” . Geçmişte bir çok lider, Firavun, Hitler, Stalin v.b sağlıklarında ve güç ellerindeyken eleştirilemez mutlak doğru ve kusursuz kabul edilmişler aksine hareket hatta fikir belirtenler şiddetle cezalandırılmışlar ama aradan bir süre geçtikten sonra yaptıkları bir çok şeyin yanlış olduğu ortaya çıkmamış mıdır? Gerçek makam ve değer Allah cc katında olandır.
Bizim tek bir önderimiz vardır. O da Allahın cc vahiyle gönderdiği elçisi ve kulu olan Peygamber SAS dir. Onun dışındaki alimlere, hayır ve hizmet ehli insanlara hürmet eder, teşekkür eder, Allah cc razı olsun der, hata yaptıkları zaman da eleştirir ve uyarırız.
Hangi lider, önder veya mürşit Hz. Ömerden (r.a.) daha büyük ve muhteremdir? Hz. Ömer (r.a) adaletiyle nam salmış, İslam devletinin ikinci halifesi. Haksızlığa karşı Şiddetli ve kudretli biri! mü’minlerin emiri olduğunda bir gün hutbede cemaate şöyle seslenmiştir;
“Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız ” Cemaat içinden bir sahabe kalkarak cevap verdi:
“Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer!”
Hz. Ömer (r.a.) ellerini açarak;
“Ya Rabbi! Sana şükürler olsun ki ben Senden gaflete düşersem, Senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla doğrultacak cemaate sahibim” diye şükretti.
“sen kim oluyorsun da bana yanlışımı söyleme cesaretini kendinde bulabiliyorsun” dememiş Rabbine şükretmiş ki hatasını gösterebilecek ölçüde hakkı, hakkaniyeti bilen, ilim sahibi insanlar var etrafında. Hz. Ömeri (r.a.) büyük yapan şey, büyüklenmek değil, hak ve adalet karşısında boynunu kıldan ince bilmesidir.
Fatih Sultan Mehmed'i büyük yapan şey, yahudi bir kasapla yargılanırken koltuğundan inip hakimin huzurunda kendisini dava eden kasapla yan yana durmasıdır. Bu yüzden , “ o ne güzel bir emirdir” övgüsüne mazhar olmuştur. Yoksa İstanbul’u fetheden ama hak ve adalete değer vermeyen zalim bir hükümdar olarak tarihe geçecekti.
|
||
|