Psikoterapist / Psikolojik Danışman Sümeyra GÜLER ÖZSOY yazdı.. Güvenli Liman BABA EVİ!
Güvenli Liman BABA EVİ!
"Baba Evini derhal terk edin kızlar" diye yazı yazma cesaretini gösteren, tüm renklerin arkasına saklanan KAPKARA beyinler, ne kadar zifirileştiklerini artık daha net göstermekteler.
Kızları, baba evinden sokaklara çağırmak için bir mantık çerçevesi oluşturmaya gösterilen gayret, mantıksızlığın boyutlarını göstermekten öteye geçemeyecektir. İnsan evde yaşayan, sıcak bir yuvaya, anne ve baba şefkatine ihtiyaç duyan bir canlıdır. Hangi türün sokaklarda yaşadığını bilmeyecek kadar insanlıktan uzak olanlar; kızlarımızdan, oğullarımızdan, anne olmakla gurur duyan analarımızdan ve yuvalarımızda bir evin direği kadar olmazsa olmaz olan, eli öpülesi babalarımızdan uzak dursunlar.
Gelenek, inanç, korku ve diğer tüm duygular, insanı insan yapan temel yapıtaşlarıdır. Zira insan etten, kemikten, bedenden ibaret bir ceset değildir. O cesede can veren, ruhu, aklı, iradesi, inancı ve değerleridir. Değerleri yok edilmeye çalışılan bir toplum da ruhsuz bir cenaze olmaya namzettir. Hedeflenen de, hayali kurulan da, gençlerin beynine ilmek ilmek örülen de, tam da budur. Köklerinden koparılmış kuru dallar gibi sokaklara atılan gençlerden, sadece kuruyup yok olmaları beklenebilir. Onlar, kendilerine yapılan bu davetkâr tuzakları, süslü cümlelerin ardındaki ölüm ve yokluk kokan girdapları görecek ve tuzakları bozacak kadar akıllı oldukça, söylenen tüm boş laflar, havada kalmaya mahkûmdur. Ancak bu öyle bir davet ki, davetkâr her zaman rengini bu kadar ifşa ederek gelmiyor. Tüm renklerin arkasına saklanan kara bulutlar, pembe görmek isteyene pembe, mavi görmek isteyene de maviyi gösteriyor.
Sağlıklı bireyler, sağlıklı aile ortamlarında yetişir ve gelişirler. Bir evde çocuğa güven duygusunu veren, ona sahip çıkan, her ağladığında ihtiyacını gideren, kucak açan anne ve baba varsa, çocuk dünyaya güvenli bir yer olarak kucak açacaktır. Bir evde hayata, topluma, kültürel kodlara, başka bir ifade ile insani değerlere sahip çıkılan bir anlayış varsa; “düğünde ağlamayan, cenaze evinde kahkaha atmayan” nerede ne yapması gerektiğini bilen, kendisine ve topluma uyumlu kişilik sahibi insanlar yetişir. “Bu beden senin, istediğin yerde, istediğin şeyi yapabilirsin” anlayışı, bizim bakış açımıza ve inancımıza göre başka canlılara has bir özelliktir. İnsan bir aynayı kıracak kadar güçlü, kırmayacak kadar akıllı olandır. Israrla aklı ve iradeyi devre dışı bıraktıracak sloganlar atmak da elbette amaçsız değildir. Aynen erkeği ve baba faktörünü, dünyanın en zavallı canlısı göstererek, kızları ve anneleri savunmasız bırakmaya çalışmak gibi.
Anne ve baba şefkati terapilerde en temel unsurdur. Orada eksiklik ve kusur varsa, birey ömür boyu huzursuzluğa mahkumdur. Aksi takdirde baba evi güvensiz diyen, hayata kuşkuyla bakan, kendi bedeni üzerinde insanlık dışı tasarruflarda bulunarak dibe vuran, ağlamayı gülmek, et ve bedeni ile köleleşmeyi ise özgürleşmek zanneden tedaviye muhtaç bir güruh oluşur.
Güvenli Liman BABA EVİ!
"Baba Evini derhal terk edin kızlar" diye yazı yazma cesaretini gösteren, tüm renklerin arkasına saklanan KAPKARA beyinler, ne kadar zifirileştiklerini artık daha net göstermekteler.
Kızları, baba evinden sokaklara çağırmak için bir mantık çerçevesi oluşturmaya gösterilen gayret, mantıksızlığın boyutlarını göstermekten öteye geçemeyecektir. İnsan evde yaşayan, sıcak bir yuvaya, anne ve baba şefkatine ihtiyaç duyan bir canlıdır. Hangi türün sokaklarda yaşadığını bilmeyecek kadar insanlıktan uzak olanlar; kızlarımızdan, oğullarımızdan, anne olmakla gurur duyan analarımızdan ve yuvalarımızda bir evin direği kadar olmazsa olmaz olan, eli öpülesi babalarımızdan uzak dursunlar.
Gelenek, inanç, korku ve diğer tüm duygular, insanı insan yapan temel yapıtaşlarıdır. Zira insan etten, kemikten, bedenden ibaret bir ceset değildir. O cesede can veren, ruhu, aklı, iradesi, inancı ve değerleridir. Değerleri yok edilmeye çalışılan bir toplum da ruhsuz bir cenaze olmaya namzettir. Hedeflenen de, hayali kurulan da, gençlerin beynine ilmek ilmek örülen de, tam da budur. Köklerinden koparılmış kuru dallar gibi sokaklara atılan gençlerden, sadece kuruyup yok olmaları beklenebilir. Onlar, kendilerine yapılan bu davetkâr tuzakları, süslü cümlelerin ardındaki ölüm ve yokluk kokan girdapları görecek ve tuzakları bozacak kadar akıllı oldukça, söylenen tüm boş laflar, havada kalmaya mahkûmdur. Ancak bu öyle bir davet ki, davetkâr her zaman rengini bu kadar ifşa ederek gelmiyor. Tüm renklerin arkasına saklanan kara bulutlar, pembe görmek isteyene pembe, mavi görmek isteyene de maviyi gösteriyor.
Sağlıklı bireyler, sağlıklı aile ortamlarında yetişir ve gelişirler. Bir evde çocuğa güven duygusunu veren, ona sahip çıkan, her ağladığında ihtiyacını gideren, kucak açan anne ve baba varsa, çocuk dünyaya güvenli bir yer olarak kucak açacaktır. Bir evde hayata, topluma, kültürel kodlara, başka bir ifade ile insani değerlere sahip çıkılan bir anlayış varsa; “düğünde ağlamayan, cenaze evinde kahkaha atmayan” nerede ne yapması gerektiğini bilen, kendisine ve topluma uyumlu kişilik sahibi insanlar yetişir. “Bu beden senin, istediğin yerde, istediğin şeyi yapabilirsin” anlayışı, bizim bakış açımıza ve inancımıza göre başka canlılara has bir özelliktir. İnsan bir aynayı kıracak kadar güçlü, kırmayacak kadar akıllı olandır. Israrla aklı ve iradeyi devre dışı bıraktıracak sloganlar atmak da elbette amaçsız değildir. Aynen erkeği ve baba faktörünü, dünyanın en zavallı canlısı göstererek, kızları ve anneleri savunmasız bırakmaya çalışmak gibi.
Anne ve baba şefkati terapilerde en temel unsurdur. Orada eksiklik ve kusur varsa, birey ömür boyu huzursuzluğa mahkumdur. Aksi takdirde baba evi güvensiz diyen, hayata kuşkuyla bakan, kendi bedeni üzerinde insanlık dışı tasarruflarda bulunarak dibe vuran, ağlamayı gülmek, et ve bedeni ile köleleşmeyi ise özgürleşmek zanneden tedaviye muhtaç bir güruh oluşur.