"Rusya veya Çin ile bölgesel bir krizin hızla nükleer silahları içeren bir çatışmaya dönüşebilme olasılığı var… Karşılaşacağımız bir çatışmaya değil, tercih ettiğimiz çatışmaya hazırlanmalıyız… Biz onların saldırganlığını kontrol altında tutabilmeliyiz. Onların girişimlerine boyun eğmemiz, ABD’nin karşılık vermede isteksiz ya da yeteneksiz olduğu algısını yaratacaktır. Bu durum onları daha da cesaretlendirecektir." Bu sözleri, ABD Stratejik Kuvvetler Komutanı Oramiral Charles A. Richard’ın, USNI (ABD Deniz Kuvvetleri Enstitüsü) Yayın Organı Proceedings dergisinin Şubat 2021 sayısında "21. Yüzyılda Stratejik Caydırıcılığın Oluşturulması" başlıklı makalesinden aldım. Diyerek "Gerileyen Hegemonyanın Dayanılmaz Sorumsuzluğu" başlıklı köşe yazısını yazmaya başlıyor. İşte gündemin nabzını tutacak daha çok konuşulacak o yazı...
NÜKLEER SİLAHLA TEHDİT
Çift Şapkalı, ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı/NATO Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı (SACEUR) Orgeneral Tod Walters ise 27 Mart 2020 tarihinde ABD Senatosunda NATO Nükleer kuvvetlerinin Avrupa’daki rolü konusundaki sorgusunda şunları söylüyordu: "Ben esnek mukabele içinde nükleer silahları ilk kullanan olmayı savunuyorum". Yani Türkiye dahil NATO’nun 29 üyesine ait dünyanın en büyük askeri gücüne hükmeden; Avrupa/Kuzey Amerika kıtalarından sorumlu Amerikalı Komutan, nükleer silahı ilk ben ateşleyebilirim diyor. Bir yıl ara ile ABD’nin en güçlü iki askerinin düşünceleri bunlar. Genelde ABD son yıllara kadar nükleer silah kullanma tehdidini gündeme getirmezdi. İlk kullanan taraf olmayacağını yıllarca savunan bir güçtü. Şimdi zayıf ülkelerin başvurduğu yola geçtiğini görüyoruz. Zira konvansiyonel olarak savaş kazanamayacağını biliyor ve bu güçsüzlüğüne rağmen küresel jeopolitik düzlemde dayatmalarına devam etmek istiyor. Diğer yandan, 27 Ocak 2021 tarihinde Nükleer Bilimciler Bülteni (Nuclear Scientists Bulletin) son 75 yılın en iç karartıcı açıklamasını yayınladı. 13 Nobel ödüllü bilim insanının açıklamasında dünyanın nükleer silahlanma nedeniyle yok olmaya yakınlığının bir ölçütü olan Kıyamet Saati' gece yarısına sadece 100 saniye seviyesinde sıfırlandı. Açıklamaya göre dünyanın nükleer savaşa girme potansiyeli 2020'de büyük ölçüde arttı. Halbuki nükleer bir çatışmada kazanan ve kaybeden olmayacak. Dünya nüfusunun tamamına yakını kaybedilecek. Çevre ve iklim sistemi onlarca yıl kendini toparlayamayacak.
ÇİN'E YÖNELİK KONVANSİYONEL KIŞKIRTMALAR
Son aylarda, Amerika Birleşik Devletleri Çin ve Rusya’nın yakın coğrafyalarında bir dizi kışkırtıcı askeri eylemde bulundu. Bulunmaya devam ediyor. ABD, 2020 Temmuz sonunda Güney Çin Denizi'nde, savaş gemileri ve deniz uçaklarıyla, Şanghay'ın 40 deniz mili açığında deniz tatbikatları yaptı. 2020 Aralık ayı sonunda, Güney Çin Denizinde, Hainan, Paracel ve Spratly Adaları yakınında B1 nükleer bombardıman uçaklarını uçurdu. Şubat 2021 başında Atlantic Council tarafından yayınlanan The Longer Telegram başlıklı, yazarı gizli tutulan makalede, Biden Hükümetine, ABD’nin kırmızı çizgileri aşılırsa Çin’e karşı ateşgücü kullanılması tavsiye edildi. 9 Şubat 2021 günü Nimitz ve Roosevelt Uçak Gemisi Darbe Grupları Güney Çin Denizinde tatbikat yaptı. Çin, bu kışkırtmalara 1 Şubat 2021 günü yürürlüğe giren Sahil Güvenlik Kanunu ile cevap verdi. Bu kanun, sahil güvenlik güçlerine Çin Deniz Yetki alanlarında faaliyet gösteren yabancı gemilere karşı güç kullanımına izni veriyor.
RUSYA'NIN ÇEVRELENME ÇABALARI
Rusya’ya yönelik kışkırtmalar daha yoğun. Geçen sene pandemi nedeniyle Rusya’ya göz dağı vermek üzere planlanan ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığının European Defender 2020 tatbikatı az sayıda katılım ile gerçekleştirilmişti. Bu sene çok daha büyük katılım ile Karadeniz ve Balkanlar merkez olmak üzere baharda icra edileceği ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı /SACEUR Orgeneral T. Walters tarafından 3 Şubat 2021 günü açıklandı. Bu tatbikat ABD tarihinin Rusya karşısında Karadeniz ve Balkanlar bölgesinde icra edeceği tarihin en büyük tatbikatı olacak. 4 Şubat 2021 günü ABD Hava Kuvvetlerinin B1 stratejik bombardıman uçaklarını Norveç’te konuşlandırma kararı alındı. Aynı gün Girit’ten kalkan Amerikan savaş uçaklarıyla Almanya’dan kalkan B1 stratejik bombardıman uçaklarının Karadeniz üzerinde uçması ve bu faaliyetin devamı olarak 17 Şubat 2021 günü Fransız savaş uçaklarının aynı görevi devam ettirmesi Rusya’nın çevrelenmesi kapsamındaki kışkırtmalar zincirinin son halkaları oldu. 8 Şubat 2021 günü ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in liderliği ve Ukrayna Dışişleri Bakanının girişimiyle Karadeniz bölgesinde Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın üçlü bir askeri ittifak sistemi kurma kararı aldıkları duyuruldu. Böylece Biden yönetiminin Karadeniz üzerinden Rusya’yı sıkıştırma girişimlerine bir yenisi eklenmiş oldu.
EGE VE DOĞU AKDENİZ'DEKİ KIŞKIRTMALAR
Diğer yandan, ABD, Türkiye karşısındaki haksız ve hukuksuz iddiaları üzerinden Yunanistan’a stratejik destek verme maskesi altında Rusya’nın dış ticaretinin ve deniz nakliyatının atardamarı olan Doğu Akdeniz, Ege ve Türk Boğazları aksı üzerinde Dedeağaç ve Girit üzerinde tarihte örneği görülmemiş derecede yığınaklanma yapıyor. ABD’li neocon yazar Micheal Rubin, 24 Ocak 2021 de Yunan Ekathimerini gazetesinde yayınlanan makalesinde (US and Turkey on course for Diplomatic, Economic Collision), Girit’teki yığınaklanmayı ABD’nin Ramstein/Almanya’daki en büyük denizaşırı hava üssü ile Okinawa/Japonya’daki Deniz üssüne benzetiyordu. Bu makalede verilen mesaj Türkiye kadar Rusya ve Çin’e yönelikti. Makaleden iki hafta sonra Atina’da Phillia (Dostluk) Platformu altında GKRY, Yunanistan, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Irak BAE ve Fransız Dışişleri Bakanları toplandı. Bu platformun varoluş nedeninin Türkiye karşıtlığı olduğunu söylemeye gerek yok. Aynı zaman diliminde ABD’nin İŞİD bahanesi ile Suriye kuzeydoğusunda, Fırat doğusunda Ayn Divar’da yeni bir üs geliştirmeye başladığı açık kaynaklarda duyuruldu. Üste 900 Amerikan askeri görev yapacak. Bu üssün Türkiye’nin güvenlik ve çıkarları için hayati derecede tehlike arz ettiğini söyleyebiliriz. Aynı gün, NATO, İtalya Signonella’daki deniz hava üssünde Amerikan yapımı Global Hawk stratejik istihbarat dronlarının hizmete girdiğini ilan etti. NATO hızını alamadı ve 18 Şubat 2021 tarihindeki Savunma Bakanları Toplantısında Irak’taki askeri eğitim ve yardım programını genişletme kararı aldı. Böylece Irak’taki askeri gücünü 500’den 4000 personel seviyesine çıkaracak. Güneyimizde NATO varlığı artan Amerikan varlığı demektir. Fırat’ın doğusunda kurulma kararı alınan Amerikan üssü kararı ile birlikte düşünülürse, bu karar PKK, YPG/PYD’ye örtülü NATO desteği anlamına gelir ki Türkiye’nin çıkarlarına tamamen aykırıdır. Bu kararı toplantıda Türkiye’nin veto etmemesi son derece düşündürücüdür.
RUSYA'NIN AB VE NATO'YA KARŞI HAMLELERİ
Diğer yandan, Rusya’nın Atlantik kışkırtmalarına diplomatik cephede AB üzerinden, askeri cephede ise değişik hamleler ile cevap verdiğini not edelim. ABD, AB’yi Rusya üzerine sürmeye ve vekili gibi kullanmaya devam ediyor. Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi J. Borrell’in 5 Şubat 2021 tarihindeki Moskova ziyaretinde üç AB görevlisinin sınır dışı edilmesi, AB için büyük bir aşağılanma oldu. Rusya yaptırım tehditleri karşısında AB ile ilişkileri koparmaya hazır olduğunu deklare etti. Aynı hafta içinde Karadeniz’de bulunan Amerikan savaş gemilerine Rus savaş uçaklarının saldırı taktikleri denedikleri basına yansıyan haberler arasındaydı. Benzer gelişmeler Barents Denizinde yaşandı. Rus bombardıman uçakları Norveç hava sahası yakınlarında tatbikat yaparken, Rusya yayınladığı Navtex ile hafta içinde Barents Denizinde 22 ve 25 derece doğu boylamları arasında atışlı tatbikat yapacağını bildirdi. Bu alan Norveç için soğuk savaşta bile sakin tutulan bir alandı. Rusya’nın kışkırtmalar karşısında psikolojik sınırı geçtiğini söyleyebiliriz. Bu kapsamda Norveç’in ABD tarafından kullanılma dozajının her geçen gün arttığını söyleyebiliriz.
GERİLEYEN ATLANTİK DENGESİZLEŞİYOR
Kısacası gerileyen Atlantik sistem, sorumsuzca küresel barış ve istikrarı tehlikeye atıyor. ABD, gerçek ve net bir durum muhakemesi yapamıyor. Kurdukları imparatorluğun artık kâğıt üzerinde kaldığını anlamak istemiyor ve büyük risk alıp, NATO ve AB’ yi de kullanarak jeopolitik dayatmalara devam ediyor. Kullandıkları en güçlü argümanlar demokrasi, kural temelli düzen, uluslararası hukuk normları, baskıcı rejimlere direnme vb. Gerek Covid 19 pandemi yönetimi, gerekse George Floyd isyan dalgası ile 6 Ocak 2021 Kongre baskınında yaşananlarla, Afganistan, Irak, Libya, Yemen ve Suriye’de yaşananlara bakarak şu soru sorulabilir: “Şaka mı yapıyorsunuz?” ABD, NATO ve AB ülkelerinde güvenilirlikleriyle itibarları büyük yara almış olsa da bu ülkeleri baskı ve şantaj altında tutarak dayatmaya devam ediyor. Son olarak Almanya’dan asker çekme kararını dondurmaları önemli bir hamle. Diğer yandan Rus Muhalif Navalny senaryosunda Almanya son derece skandal bir acemilikle kullanıldı. ABD, Kuzey Akım-2 projesi üzerinden Almanya’ya -projeye destek veren Sassnitz Liman yetkililerine yaptırım dahil- geri kalmış sömürge muamelesinde bulundu. Son olarak 19 Şubat 2021 günü açılış konuşmalarını izlediğim Münih Güvenlik Konferansında Alman Atlantikçilerin ABD’ye bizi terk etmeyin tadındaki alçaltıcı yalvarışlarına şahit olduk. Rusya ve Çin liderlerinin davet edilmediği açılış tam bir çadır tiyatrosuydu. Kendileri çalıp kendileri söylediler. Gerileyen ve çöken ABD hegemonyası için NATO’nun sınırsız kullanım ve sömürü döneminin fütursuzca ivmelendiği bir döneme girdik. NATO’nun Rusya’nın yanında Çin’i de çevrelemek için doğuya genişlemesi artık beyin fırtınası döneminden icra dönemine geçiyor. Halbuki NATO üyelerinin ezici çoğunluğu Çin ile BRI (Bir Kuşak Bir Yol girişimi) üzerinden son derece gelişmiş ve derin ilişkilere sahip. Ayrıca Çin ile Rusya, adı konulmamış askeri bir ittifak sistemi içindeler. Yani, 1947-1989 arası yaşanan soğuk savaşa benzer şartlar söz konusu değil ve bu şartlar ABD’nin istemesi ile oluşmaz.
VAHŞİ BATI MİRASI İLE DÜNYA YÖNETİLEMEZ
Soğuk savaş sonrası sınırsız güç kullanarak küresel barış ve dengeye büyük zarar veren yıkıcı Atlantik cepheye karşı Rusya ve Çin’in güçlü bir blok halinde denge sağlaması kaçınılmazdır. Gerileyen ve çöken hegemon ABD’nin, iç cephede kendi istikrarını, birlik ve bütünlüğünü sağlayamazken, Avrupa’da NATO ve AB ile Rusya’yı; Pasifik cephesinde Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Singapur ve görünen o ki Hindistan’ı da yanına çekerek Çin’i çevreleme stratejisinde panik içinde silah kullanmaya bir adım daha yaklaştığını söyleyebiliriz. Biden döneminin vahşi batı psikolojisindeki bu yeni stratejisi ABD için büyük bir kumardır. Zira tetikler çekildiğinde -çatışma nükleer aşamaya gelmese bile- coğrafyanın sağladığı avantaj ile Rus ve Çin ana karasına yakın alanlarda ABD ve müttefiklerinin ciddi hasar ve kayıp verme potansiyeli yüksektir. Örneğin Karadeniz’e giren Amerikan savaş gemilerinin ister limanda olsun ister denizde Rus ateşgücü karşısında yaşama şansları sıfıra yakındır. Ya da Güney Çin Denizinde harekât yapacak bir Amerikan Uçak gemisi darbe grubunun (CSG) silah gücünü kullanması intihar ile eş değerdedir. ABD, 2008 yılında Rusya’yı Gürcistan üzerinden kışkırttı ve Gürcüler 8 Ağustos 2008 günü Güney Osetya ve Abhazya’yı kaybetti. 2014 yılında aynı kışkırtmayı bu kez Ukrayna üzerinden yaptılar ve 18 Mart 2014 günü Ukrayna Kırım’ı kaybetti. Halbuki bu kışkırtma olmasaydı Kırım’a Rus müdahalesi olmazdı. Kharkiv anlaşması ile Sivastopol Üssünün 2042 yılına kadar kiralanma işlemi tamamlanmıştı. ABD ders almıyor. 5 bin mil öteden gelip yakın coğrafyalarda oldu bittiler yaratılmasına olanak sağlıyor, ancak kaybedenler daima ABD’ye stratejik fırsat sunan post modern sömürge devletler oluyor.
KAÇINILMAZ SON
İkinci Dünya Savaşından küresel hegemon olarak büyük bir güçle çıkan ABD, bu zafer ve gücün yarattığı kinetik enerjiyi son 75 yıldır kurduğu liberal kapitalist sistemi devam ettirebilmek için kullandı. Ancak enerji artık tükendi. Her alanda tükendi. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye başarısızlıklarıyla, Rusya’nın 2008 Osetya, 2014 Kırım müdahaleleri ve 2008-2012 finans krizleri 1945 sonrası kurulan Amerikan sisteminin gerileme ve çöküşünün temellerini oluşturdu. Gerileme ve çöküşte şüphesiz en büyük hasar, Başkan Trump döneminde yaşanan Covid 19 pandemisi, George Floyd ayaklanmaları ve 6 Ocak 2021 Kongre baskını ile yaşandı. ABD, Bugün bile çarpıcı çelişkilerin yaşandığı bir devlet konumunda. Geçen hafta ABD’de NASA’nın Mars’a başarılı uzay aracı göndermesi haberi gündemi meşgul ederken, diğer yandan Covid ölümlerinin günde ortalama 3000 civarında seyrettiği ya da Texas eyaletinde uzun süreli elektrik kesintisi nedeni ile soğuktan ölümlerin önlenemediği, 14 milyon insanın temiz suya erişemediği haberleri yer aldı.
BU GERİLEMEYİ VE ÇÖKÜŞÜ GÖRENLER MEVCUT
Birinci Dünya Savaşının sonundan bu yana yayın hayatında olan Foreign Affairs Dergisinin Mart/Nisan 2021 sayısının kapağı gerçekçi bir başlığa sahipti: ‘’Gerileme ve Çöküş: ABD Yeniden Liderlik Edebilir mi?’’ Biden iktidara geldikten sonra ABD’de düşünce kuruluşları tarafından üretilen araştırma raporlarında da bu gerçekliğin yarattığı paniğin ne denli büyük ve kapsamlı olduğu anlaşılıyor. Diğer yandan mezarlıkta ıslık çalarak yürüyenlere benzeyen stratejistler ve siyaset bilimciler de mevcut. Örneğin söz konusu dergide Neo Darwinist Yazar, Robert Kagan, ‘’Beğenelim Beğenmeyelim Bir Süper Güç: Amerikalılar neden Küresel Rollerini Kabul Etmelidir?’’ başlıklı yazısında ‘’Amerika’nın küresel güç kapasitesi, dünyadaki rol ve yerinin içerdeki algısının önündedir’’ diyebiliyor. Bazı yazarlar ve düşünce insanları Amerikan çöküşünü Trump iktidarına bağlayıp Biden ile yeniden bir yükselişin başarılabileceğine inanıyorlar. Ancak bu gerçekçi değil. Çin, ABD’yi her alanda geçti. Daha geçen hafta Çin ile AB arasındaki dış ticaretin tarihte ilk kez ABD- AB dış ticaretini geçtiği bildirildi. Bu ve benzeri gerçekler, çöken devlet sistemi ve küresel çerçevede gerileyen ekonomi ile birleşince suçu Trump’a atmak yetmiyor. Geçen yıl içinde John Micklethwait ve Adrian Woolridge tarafından yazılan ve Bloomberg tarafından 2020 yılının en iyi kitaplarına aday gösterilen ‘’Uyandırma Zili-Pandemi, Batının Zayıflığını Nasıl Ortaya Çıkardı ve Nasıl Düzeltilebilir? - Short Books-Londra 2020) dikkat çekiyor. Kitapta 1964 sonrası başlayan ABD’nin gerileme sürecinin son evresinde Covid 19 ile tarihte örneği görülmemiş büyük bir devlet krizinin ortaya çıktığı dile getiriliyor. Bu çöküş, sadece Trump gibi dengesiz bir Başkana değil, onlarca yıldır dejenere olan Amerikan devlet sistemine bağlanıyor.
YENİ BİR ÇAĞIN BAŞLADIĞINI ANADOLU'DAN GÖREMEYENLER
Bu dönem, yani 20. Yüzyılın ABD’ye sunduğu jeopolitik fırsatlar dönemi artık kapandı. Asya güçleri Atlantik saldırganlığını dengeleyecek konuma geldi. Bu durum Türkiye için çok önemli. 14 Şubat 2021 günü yitirdiğimiz 12 şehidimizin yaşama hakları, son tahlilde Türkiye’nin 21. yüzyıldaki jeopolitik çıkarlarını yok etmeyi hedefleyen Atlantik sistemin tetikçisi PKK tarafından yok edildi. Aynı sistem PKK, FETÖ ve içerdeki Yetmez Ama Evetçi mandacı taşeronlar üzerinden Mavi Vatandan vaz geç; KKTC’den vaz geç, kukla Kürt devletine mâni olmaktan vaz geç ve ben ne dersem onu yap diyor. Maalesef Türkiye’de bu dayatmalara boyun eğenler var. Vatana ve kurucu lider Atatürk’e ihaneti demokratik hak gibi görenler var. S 400’lerden, vazgeçmeyi, hiç gereği ve gerekçesi olmadığı halde yeni anayasa tartışması altında anayasamızın değişmez maddelerini gündeme getirmeyi ülkü seviyesine taşıyanlar var.
KARADENİZ'DE ZEDELENEN ONURUMUZ
Bu süreçte maalesef ABD’nin gözüne girmek için fütursuzca taviz verenler var. Ne acıdır ki, 14 Şubat günü içimiz kan ağlarken, gazetelerde 9 Şubat 2021 günü Türk savaş gemileri ve uçaklarının Karadeniz’de Amerikan savaş gemileri ve uçakları ile tatbikat yaptıkları haberi yer aldı. Halbuki tatbikat yapılan Amerikan gemilerinden USS Porter, 28 Ocak 2021 akşamı Karadeniz’e çıkarken Yavuz Sultan Selim köprüsünün kırmızı ışıklarına atfen ‘’ABD Donanması Kırmızı Işıkta Durmaz -US Navy Does Not Stop at Red Light’’ mesajını Amerikan Deniz Kuvvetleri hesabı üzerinden sosyal medyada yayınlamıştı. Ulusal basında önemli yer tutan bu skandala rağmen söz konusu buluşmaya neden izin verildi? Atlantik, cephenin tetikçisi FETÖ’nün ve içerdeki emperyalist işbirlikçilerinin bu ülkeye verdiği zararı her gün gözümüzün önünde tutarak geçmişten ders almamız gerekir. Amerikan savaş gemileriyle tatbikat yapılan 9 Şubat 2021 günü 54 Amerikan senatörünün ABD Başkanı Biden’e yazdığı Enes Kanter -yani FETÖ- soslu alçaltıcı mektup gündeme düşmüştü. Eski ABD Büyükelçisi James jeffrey’in çekinmeden ve sıkılmadan "FETÖ’nün arkasında ABD yok’’ diyebildiği bir ortamda, ABD savaş gemileri ile Türk savaş gemilerinin Karadeniz’de geçiş tatbikatı yapmasına karar verenlere bu gerçekleri hatırlatalım. Bu kadar hakarete ve küçültücü hamleye rağmen nasıl oluyor da olayları bütüncül olarak görüp milli onurumuzu koruyacak tedbirler alınamıyor? Bunun adına denge politikası veya çok boyutlu diplomasi mi deniyor? Dik durmak, eğilmemek slogan boyutunda kalmamalıdır. Ayinesi iştir hükümetlerin. (Bu arada Alman savaş gemisi Hamburg’un 22 Kasım 2020 günü Akdeniz’de Türk bayraklı Roseline gemimize haydutça çıkışına hâlâ tepki verilmediğini tekrar hatırlatalım.)
KARADENİZ TUZAKLARINA DÜŞMEYİN
Diğer yandan milli onurumuzun kırılması bir tarafa, en hayati çıkarlarımızın olduğu Karadeniz’de kışkırtmalara neden olacak gelişmelere cevaz verilmemelidir. Birinci Dünya Savaşına Karadeniz’de Almanların oldubittisi ile hazırlıksız girdiğimizi unutabilir miyiz? Unutmayalım ki, 1960 yılı U2 uçak düşürülmesi; 1962 Jupiter Füze krizi (Küba Krizi ile ilintili) dönemlerde bile Türkiye bu kışkırtmalara gelmedi. 24 Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesi ve 19 Aralık 2016’daki Rus Büyükelçiye suikast olayının kimler tarafından planlanıp, kışkırtıldığı hafızalarımızda yerini koruyor. Karadeniz jeopolitiği hassasiyet ve dikkat ister. Karadeniz olmasaydı Kurtuluş Savaşını kazanamazdık. Gerileyen hegemonya sorumsuz davranabilir. Önemli olan söz konusu sorumsuzluğa ortak olmamaktır. Önemli olan, büyük jeopolitik oyunu görüp, en uygun rotayı çizebilmek ve her koşulda varacağımız limana seyre devam edebilmektir. Sürekli rota değiştiren, gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgâr fayda getirmez. Sürüklenip karaya otururlar.
(Kitap Tavsiyesi: Ali Can Türk, “Bitmeyen Sömürü: 28 Şubat” Galeati Yayınları)
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://www.bncmedyahaber.com/yazar-gerileyen-hegemonyanin-dayanilmaz-sorumsuzlugu-477.html
NÜKLEER SİLAHLA TEHDİT
Çift Şapkalı, ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı/NATO Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı (SACEUR) Orgeneral Tod Walters ise 27 Mart 2020 tarihinde ABD Senatosunda NATO Nükleer kuvvetlerinin Avrupa’daki rolü konusundaki sorgusunda şunları söylüyordu: "Ben esnek mukabele içinde nükleer silahları ilk kullanan olmayı savunuyorum". Yani Türkiye dahil NATO’nun 29 üyesine ait dünyanın en büyük askeri gücüne hükmeden; Avrupa/Kuzey Amerika kıtalarından sorumlu Amerikalı Komutan, nükleer silahı ilk ben ateşleyebilirim diyor. Bir yıl ara ile ABD’nin en güçlü iki askerinin düşünceleri bunlar. Genelde ABD son yıllara kadar nükleer silah kullanma tehdidini gündeme getirmezdi. İlk kullanan taraf olmayacağını yıllarca savunan bir güçtü. Şimdi zayıf ülkelerin başvurduğu yola geçtiğini görüyoruz. Zira konvansiyonel olarak savaş kazanamayacağını biliyor ve bu güçsüzlüğüne rağmen küresel jeopolitik düzlemde dayatmalarına devam etmek istiyor. Diğer yandan, 27 Ocak 2021 tarihinde Nükleer Bilimciler Bülteni (Nuclear Scientists Bulletin) son 75 yılın en iç karartıcı açıklamasını yayınladı. 13 Nobel ödüllü bilim insanının açıklamasında dünyanın nükleer silahlanma nedeniyle yok olmaya yakınlığının bir ölçütü olan Kıyamet Saati' gece yarısına sadece 100 saniye seviyesinde sıfırlandı. Açıklamaya göre dünyanın nükleer savaşa girme potansiyeli 2020'de büyük ölçüde arttı. Halbuki nükleer bir çatışmada kazanan ve kaybeden olmayacak. Dünya nüfusunun tamamına yakını kaybedilecek. Çevre ve iklim sistemi onlarca yıl kendini toparlayamayacak.
ÇİN'E YÖNELİK KONVANSİYONEL KIŞKIRTMALAR
Son aylarda, Amerika Birleşik Devletleri Çin ve Rusya’nın yakın coğrafyalarında bir dizi kışkırtıcı askeri eylemde bulundu. Bulunmaya devam ediyor. ABD, 2020 Temmuz sonunda Güney Çin Denizi'nde, savaş gemileri ve deniz uçaklarıyla, Şanghay'ın 40 deniz mili açığında deniz tatbikatları yaptı. 2020 Aralık ayı sonunda, Güney Çin Denizinde, Hainan, Paracel ve Spratly Adaları yakınında B1 nükleer bombardıman uçaklarını uçurdu. Şubat 2021 başında Atlantic Council tarafından yayınlanan The Longer Telegram başlıklı, yazarı gizli tutulan makalede, Biden Hükümetine, ABD’nin kırmızı çizgileri aşılırsa Çin’e karşı ateşgücü kullanılması tavsiye edildi. 9 Şubat 2021 günü Nimitz ve Roosevelt Uçak Gemisi Darbe Grupları Güney Çin Denizinde tatbikat yaptı. Çin, bu kışkırtmalara 1 Şubat 2021 günü yürürlüğe giren Sahil Güvenlik Kanunu ile cevap verdi. Bu kanun, sahil güvenlik güçlerine Çin Deniz Yetki alanlarında faaliyet gösteren yabancı gemilere karşı güç kullanımına izni veriyor.
RUSYA'NIN ÇEVRELENME ÇABALARI
Rusya’ya yönelik kışkırtmalar daha yoğun. Geçen sene pandemi nedeniyle Rusya’ya göz dağı vermek üzere planlanan ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığının European Defender 2020 tatbikatı az sayıda katılım ile gerçekleştirilmişti. Bu sene çok daha büyük katılım ile Karadeniz ve Balkanlar merkez olmak üzere baharda icra edileceği ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı /SACEUR Orgeneral T. Walters tarafından 3 Şubat 2021 günü açıklandı. Bu tatbikat ABD tarihinin Rusya karşısında Karadeniz ve Balkanlar bölgesinde icra edeceği tarihin en büyük tatbikatı olacak. 4 Şubat 2021 günü ABD Hava Kuvvetlerinin B1 stratejik bombardıman uçaklarını Norveç’te konuşlandırma kararı alındı. Aynı gün Girit’ten kalkan Amerikan savaş uçaklarıyla Almanya’dan kalkan B1 stratejik bombardıman uçaklarının Karadeniz üzerinde uçması ve bu faaliyetin devamı olarak 17 Şubat 2021 günü Fransız savaş uçaklarının aynı görevi devam ettirmesi Rusya’nın çevrelenmesi kapsamındaki kışkırtmalar zincirinin son halkaları oldu. 8 Şubat 2021 günü ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in liderliği ve Ukrayna Dışişleri Bakanının girişimiyle Karadeniz bölgesinde Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın üçlü bir askeri ittifak sistemi kurma kararı aldıkları duyuruldu. Böylece Biden yönetiminin Karadeniz üzerinden Rusya’yı sıkıştırma girişimlerine bir yenisi eklenmiş oldu.
EGE VE DOĞU AKDENİZ'DEKİ KIŞKIRTMALAR
Diğer yandan, ABD, Türkiye karşısındaki haksız ve hukuksuz iddiaları üzerinden Yunanistan’a stratejik destek verme maskesi altında Rusya’nın dış ticaretinin ve deniz nakliyatının atardamarı olan Doğu Akdeniz, Ege ve Türk Boğazları aksı üzerinde Dedeağaç ve Girit üzerinde tarihte örneği görülmemiş derecede yığınaklanma yapıyor. ABD’li neocon yazar Micheal Rubin, 24 Ocak 2021 de Yunan Ekathimerini gazetesinde yayınlanan makalesinde (US and Turkey on course for Diplomatic, Economic Collision), Girit’teki yığınaklanmayı ABD’nin Ramstein/Almanya’daki en büyük denizaşırı hava üssü ile Okinawa/Japonya’daki Deniz üssüne benzetiyordu. Bu makalede verilen mesaj Türkiye kadar Rusya ve Çin’e yönelikti. Makaleden iki hafta sonra Atina’da Phillia (Dostluk) Platformu altında GKRY, Yunanistan, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Irak BAE ve Fransız Dışişleri Bakanları toplandı. Bu platformun varoluş nedeninin Türkiye karşıtlığı olduğunu söylemeye gerek yok. Aynı zaman diliminde ABD’nin İŞİD bahanesi ile Suriye kuzeydoğusunda, Fırat doğusunda Ayn Divar’da yeni bir üs geliştirmeye başladığı açık kaynaklarda duyuruldu. Üste 900 Amerikan askeri görev yapacak. Bu üssün Türkiye’nin güvenlik ve çıkarları için hayati derecede tehlike arz ettiğini söyleyebiliriz. Aynı gün, NATO, İtalya Signonella’daki deniz hava üssünde Amerikan yapımı Global Hawk stratejik istihbarat dronlarının hizmete girdiğini ilan etti. NATO hızını alamadı ve 18 Şubat 2021 tarihindeki Savunma Bakanları Toplantısında Irak’taki askeri eğitim ve yardım programını genişletme kararı aldı. Böylece Irak’taki askeri gücünü 500’den 4000 personel seviyesine çıkaracak. Güneyimizde NATO varlığı artan Amerikan varlığı demektir. Fırat’ın doğusunda kurulma kararı alınan Amerikan üssü kararı ile birlikte düşünülürse, bu karar PKK, YPG/PYD’ye örtülü NATO desteği anlamına gelir ki Türkiye’nin çıkarlarına tamamen aykırıdır. Bu kararı toplantıda Türkiye’nin veto etmemesi son derece düşündürücüdür.
RUSYA'NIN AB VE NATO'YA KARŞI HAMLELERİ
Diğer yandan, Rusya’nın Atlantik kışkırtmalarına diplomatik cephede AB üzerinden, askeri cephede ise değişik hamleler ile cevap verdiğini not edelim. ABD, AB’yi Rusya üzerine sürmeye ve vekili gibi kullanmaya devam ediyor. Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi J. Borrell’in 5 Şubat 2021 tarihindeki Moskova ziyaretinde üç AB görevlisinin sınır dışı edilmesi, AB için büyük bir aşağılanma oldu. Rusya yaptırım tehditleri karşısında AB ile ilişkileri koparmaya hazır olduğunu deklare etti. Aynı hafta içinde Karadeniz’de bulunan Amerikan savaş gemilerine Rus savaş uçaklarının saldırı taktikleri denedikleri basına yansıyan haberler arasındaydı. Benzer gelişmeler Barents Denizinde yaşandı. Rus bombardıman uçakları Norveç hava sahası yakınlarında tatbikat yaparken, Rusya yayınladığı Navtex ile hafta içinde Barents Denizinde 22 ve 25 derece doğu boylamları arasında atışlı tatbikat yapacağını bildirdi. Bu alan Norveç için soğuk savaşta bile sakin tutulan bir alandı. Rusya’nın kışkırtmalar karşısında psikolojik sınırı geçtiğini söyleyebiliriz. Bu kapsamda Norveç’in ABD tarafından kullanılma dozajının her geçen gün arttığını söyleyebiliriz.
GERİLEYEN ATLANTİK DENGESİZLEŞİYOR
Kısacası gerileyen Atlantik sistem, sorumsuzca küresel barış ve istikrarı tehlikeye atıyor. ABD, gerçek ve net bir durum muhakemesi yapamıyor. Kurdukları imparatorluğun artık kâğıt üzerinde kaldığını anlamak istemiyor ve büyük risk alıp, NATO ve AB’ yi de kullanarak jeopolitik dayatmalara devam ediyor. Kullandıkları en güçlü argümanlar demokrasi, kural temelli düzen, uluslararası hukuk normları, baskıcı rejimlere direnme vb. Gerek Covid 19 pandemi yönetimi, gerekse George Floyd isyan dalgası ile 6 Ocak 2021 Kongre baskınında yaşananlarla, Afganistan, Irak, Libya, Yemen ve Suriye’de yaşananlara bakarak şu soru sorulabilir: “Şaka mı yapıyorsunuz?” ABD, NATO ve AB ülkelerinde güvenilirlikleriyle itibarları büyük yara almış olsa da bu ülkeleri baskı ve şantaj altında tutarak dayatmaya devam ediyor. Son olarak Almanya’dan asker çekme kararını dondurmaları önemli bir hamle. Diğer yandan Rus Muhalif Navalny senaryosunda Almanya son derece skandal bir acemilikle kullanıldı. ABD, Kuzey Akım-2 projesi üzerinden Almanya’ya -projeye destek veren Sassnitz Liman yetkililerine yaptırım dahil- geri kalmış sömürge muamelesinde bulundu. Son olarak 19 Şubat 2021 günü açılış konuşmalarını izlediğim Münih Güvenlik Konferansında Alman Atlantikçilerin ABD’ye bizi terk etmeyin tadındaki alçaltıcı yalvarışlarına şahit olduk. Rusya ve Çin liderlerinin davet edilmediği açılış tam bir çadır tiyatrosuydu. Kendileri çalıp kendileri söylediler. Gerileyen ve çöken ABD hegemonyası için NATO’nun sınırsız kullanım ve sömürü döneminin fütursuzca ivmelendiği bir döneme girdik. NATO’nun Rusya’nın yanında Çin’i de çevrelemek için doğuya genişlemesi artık beyin fırtınası döneminden icra dönemine geçiyor. Halbuki NATO üyelerinin ezici çoğunluğu Çin ile BRI (Bir Kuşak Bir Yol girişimi) üzerinden son derece gelişmiş ve derin ilişkilere sahip. Ayrıca Çin ile Rusya, adı konulmamış askeri bir ittifak sistemi içindeler. Yani, 1947-1989 arası yaşanan soğuk savaşa benzer şartlar söz konusu değil ve bu şartlar ABD’nin istemesi ile oluşmaz.
VAHŞİ BATI MİRASI İLE DÜNYA YÖNETİLEMEZ
Soğuk savaş sonrası sınırsız güç kullanarak küresel barış ve dengeye büyük zarar veren yıkıcı Atlantik cepheye karşı Rusya ve Çin’in güçlü bir blok halinde denge sağlaması kaçınılmazdır. Gerileyen ve çöken hegemon ABD’nin, iç cephede kendi istikrarını, birlik ve bütünlüğünü sağlayamazken, Avrupa’da NATO ve AB ile Rusya’yı; Pasifik cephesinde Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Singapur ve görünen o ki Hindistan’ı da yanına çekerek Çin’i çevreleme stratejisinde panik içinde silah kullanmaya bir adım daha yaklaştığını söyleyebiliriz. Biden döneminin vahşi batı psikolojisindeki bu yeni stratejisi ABD için büyük bir kumardır. Zira tetikler çekildiğinde -çatışma nükleer aşamaya gelmese bile- coğrafyanın sağladığı avantaj ile Rus ve Çin ana karasına yakın alanlarda ABD ve müttefiklerinin ciddi hasar ve kayıp verme potansiyeli yüksektir. Örneğin Karadeniz’e giren Amerikan savaş gemilerinin ister limanda olsun ister denizde Rus ateşgücü karşısında yaşama şansları sıfıra yakındır. Ya da Güney Çin Denizinde harekât yapacak bir Amerikan Uçak gemisi darbe grubunun (CSG) silah gücünü kullanması intihar ile eş değerdedir. ABD, 2008 yılında Rusya’yı Gürcistan üzerinden kışkırttı ve Gürcüler 8 Ağustos 2008 günü Güney Osetya ve Abhazya’yı kaybetti. 2014 yılında aynı kışkırtmayı bu kez Ukrayna üzerinden yaptılar ve 18 Mart 2014 günü Ukrayna Kırım’ı kaybetti. Halbuki bu kışkırtma olmasaydı Kırım’a Rus müdahalesi olmazdı. Kharkiv anlaşması ile Sivastopol Üssünün 2042 yılına kadar kiralanma işlemi tamamlanmıştı. ABD ders almıyor. 5 bin mil öteden gelip yakın coğrafyalarda oldu bittiler yaratılmasına olanak sağlıyor, ancak kaybedenler daima ABD’ye stratejik fırsat sunan post modern sömürge devletler oluyor.
KAÇINILMAZ SON
İkinci Dünya Savaşından küresel hegemon olarak büyük bir güçle çıkan ABD, bu zafer ve gücün yarattığı kinetik enerjiyi son 75 yıldır kurduğu liberal kapitalist sistemi devam ettirebilmek için kullandı. Ancak enerji artık tükendi. Her alanda tükendi. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye başarısızlıklarıyla, Rusya’nın 2008 Osetya, 2014 Kırım müdahaleleri ve 2008-2012 finans krizleri 1945 sonrası kurulan Amerikan sisteminin gerileme ve çöküşünün temellerini oluşturdu. Gerileme ve çöküşte şüphesiz en büyük hasar, Başkan Trump döneminde yaşanan Covid 19 pandemisi, George Floyd ayaklanmaları ve 6 Ocak 2021 Kongre baskını ile yaşandı. ABD, Bugün bile çarpıcı çelişkilerin yaşandığı bir devlet konumunda. Geçen hafta ABD’de NASA’nın Mars’a başarılı uzay aracı göndermesi haberi gündemi meşgul ederken, diğer yandan Covid ölümlerinin günde ortalama 3000 civarında seyrettiği ya da Texas eyaletinde uzun süreli elektrik kesintisi nedeni ile soğuktan ölümlerin önlenemediği, 14 milyon insanın temiz suya erişemediği haberleri yer aldı.
BU GERİLEMEYİ VE ÇÖKÜŞÜ GÖRENLER MEVCUT
Birinci Dünya Savaşının sonundan bu yana yayın hayatında olan Foreign Affairs Dergisinin Mart/Nisan 2021 sayısının kapağı gerçekçi bir başlığa sahipti: ‘’Gerileme ve Çöküş: ABD Yeniden Liderlik Edebilir mi?’’ Biden iktidara geldikten sonra ABD’de düşünce kuruluşları tarafından üretilen araştırma raporlarında da bu gerçekliğin yarattığı paniğin ne denli büyük ve kapsamlı olduğu anlaşılıyor. Diğer yandan mezarlıkta ıslık çalarak yürüyenlere benzeyen stratejistler ve siyaset bilimciler de mevcut. Örneğin söz konusu dergide Neo Darwinist Yazar, Robert Kagan, ‘’Beğenelim Beğenmeyelim Bir Süper Güç: Amerikalılar neden Küresel Rollerini Kabul Etmelidir?’’ başlıklı yazısında ‘’Amerika’nın küresel güç kapasitesi, dünyadaki rol ve yerinin içerdeki algısının önündedir’’ diyebiliyor. Bazı yazarlar ve düşünce insanları Amerikan çöküşünü Trump iktidarına bağlayıp Biden ile yeniden bir yükselişin başarılabileceğine inanıyorlar. Ancak bu gerçekçi değil. Çin, ABD’yi her alanda geçti. Daha geçen hafta Çin ile AB arasındaki dış ticaretin tarihte ilk kez ABD- AB dış ticaretini geçtiği bildirildi. Bu ve benzeri gerçekler, çöken devlet sistemi ve küresel çerçevede gerileyen ekonomi ile birleşince suçu Trump’a atmak yetmiyor. Geçen yıl içinde John Micklethwait ve Adrian Woolridge tarafından yazılan ve Bloomberg tarafından 2020 yılının en iyi kitaplarına aday gösterilen ‘’Uyandırma Zili-Pandemi, Batının Zayıflığını Nasıl Ortaya Çıkardı ve Nasıl Düzeltilebilir? - Short Books-Londra 2020) dikkat çekiyor. Kitapta 1964 sonrası başlayan ABD’nin gerileme sürecinin son evresinde Covid 19 ile tarihte örneği görülmemiş büyük bir devlet krizinin ortaya çıktığı dile getiriliyor. Bu çöküş, sadece Trump gibi dengesiz bir Başkana değil, onlarca yıldır dejenere olan Amerikan devlet sistemine bağlanıyor.
YENİ BİR ÇAĞIN BAŞLADIĞINI ANADOLU'DAN GÖREMEYENLER
Bu dönem, yani 20. Yüzyılın ABD’ye sunduğu jeopolitik fırsatlar dönemi artık kapandı. Asya güçleri Atlantik saldırganlığını dengeleyecek konuma geldi. Bu durum Türkiye için çok önemli. 14 Şubat 2021 günü yitirdiğimiz 12 şehidimizin yaşama hakları, son tahlilde Türkiye’nin 21. yüzyıldaki jeopolitik çıkarlarını yok etmeyi hedefleyen Atlantik sistemin tetikçisi PKK tarafından yok edildi. Aynı sistem PKK, FETÖ ve içerdeki Yetmez Ama Evetçi mandacı taşeronlar üzerinden Mavi Vatandan vaz geç; KKTC’den vaz geç, kukla Kürt devletine mâni olmaktan vaz geç ve ben ne dersem onu yap diyor. Maalesef Türkiye’de bu dayatmalara boyun eğenler var. Vatana ve kurucu lider Atatürk’e ihaneti demokratik hak gibi görenler var. S 400’lerden, vazgeçmeyi, hiç gereği ve gerekçesi olmadığı halde yeni anayasa tartışması altında anayasamızın değişmez maddelerini gündeme getirmeyi ülkü seviyesine taşıyanlar var.
KARADENİZ'DE ZEDELENEN ONURUMUZ
Bu süreçte maalesef ABD’nin gözüne girmek için fütursuzca taviz verenler var. Ne acıdır ki, 14 Şubat günü içimiz kan ağlarken, gazetelerde 9 Şubat 2021 günü Türk savaş gemileri ve uçaklarının Karadeniz’de Amerikan savaş gemileri ve uçakları ile tatbikat yaptıkları haberi yer aldı. Halbuki tatbikat yapılan Amerikan gemilerinden USS Porter, 28 Ocak 2021 akşamı Karadeniz’e çıkarken Yavuz Sultan Selim köprüsünün kırmızı ışıklarına atfen ‘’ABD Donanması Kırmızı Işıkta Durmaz -US Navy Does Not Stop at Red Light’’ mesajını Amerikan Deniz Kuvvetleri hesabı üzerinden sosyal medyada yayınlamıştı. Ulusal basında önemli yer tutan bu skandala rağmen söz konusu buluşmaya neden izin verildi? Atlantik, cephenin tetikçisi FETÖ’nün ve içerdeki emperyalist işbirlikçilerinin bu ülkeye verdiği zararı her gün gözümüzün önünde tutarak geçmişten ders almamız gerekir. Amerikan savaş gemileriyle tatbikat yapılan 9 Şubat 2021 günü 54 Amerikan senatörünün ABD Başkanı Biden’e yazdığı Enes Kanter -yani FETÖ- soslu alçaltıcı mektup gündeme düşmüştü. Eski ABD Büyükelçisi James jeffrey’in çekinmeden ve sıkılmadan "FETÖ’nün arkasında ABD yok’’ diyebildiği bir ortamda, ABD savaş gemileri ile Türk savaş gemilerinin Karadeniz’de geçiş tatbikatı yapmasına karar verenlere bu gerçekleri hatırlatalım. Bu kadar hakarete ve küçültücü hamleye rağmen nasıl oluyor da olayları bütüncül olarak görüp milli onurumuzu koruyacak tedbirler alınamıyor? Bunun adına denge politikası veya çok boyutlu diplomasi mi deniyor? Dik durmak, eğilmemek slogan boyutunda kalmamalıdır. Ayinesi iştir hükümetlerin. (Bu arada Alman savaş gemisi Hamburg’un 22 Kasım 2020 günü Akdeniz’de Türk bayraklı Roseline gemimize haydutça çıkışına hâlâ tepki verilmediğini tekrar hatırlatalım.)
KARADENİZ TUZAKLARINA DÜŞMEYİN
Diğer yandan milli onurumuzun kırılması bir tarafa, en hayati çıkarlarımızın olduğu Karadeniz’de kışkırtmalara neden olacak gelişmelere cevaz verilmemelidir. Birinci Dünya Savaşına Karadeniz’de Almanların oldubittisi ile hazırlıksız girdiğimizi unutabilir miyiz? Unutmayalım ki, 1960 yılı U2 uçak düşürülmesi; 1962 Jupiter Füze krizi (Küba Krizi ile ilintili) dönemlerde bile Türkiye bu kışkırtmalara gelmedi. 24 Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesi ve 19 Aralık 2016’daki Rus Büyükelçiye suikast olayının kimler tarafından planlanıp, kışkırtıldığı hafızalarımızda yerini koruyor. Karadeniz jeopolitiği hassasiyet ve dikkat ister. Karadeniz olmasaydı Kurtuluş Savaşını kazanamazdık. Gerileyen hegemonya sorumsuz davranabilir. Önemli olan söz konusu sorumsuzluğa ortak olmamaktır. Önemli olan, büyük jeopolitik oyunu görüp, en uygun rotayı çizebilmek ve her koşulda varacağımız limana seyre devam edebilmektir. Sürekli rota değiştiren, gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgâr fayda getirmez. Sürüklenip karaya otururlar.
(Kitap Tavsiyesi: Ali Can Türk, “Bitmeyen Sömürü: 28 Şubat” Galeati Yayınları)
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://www.bncmedyahaber.com/yazar-gerileyen-hegemonyanin-dayanilmaz-sorumsuzlugu-477.html