Reklamı Geç
HABER DETAY
Dünyada halledilmesi en zor konu: İdam -4-
Çok tıklanan sonuna kadar okunan yazı dizisinin dördüncüsü.. Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Adnan Küçük yazdı.."Dünyada halledilmesi en zor konu: İdam -4-"
13 Şubat 2021 - Cumartesi 11:24

DÜNYADA HALLEDİLMESİ EN ZOR KONU: İDAM (4)

TÜRKİYE’DE İDAM TEKRARDAN GERİ GETİRİLEBİLİR Mİ?

 

Toplum, bir insanı varlığını yok edecek bir cezaya çarptıramaz

Francesco Carrara

 

İdamın Getirilmesi Yönünde Yapılan Açıklamalar

 

Türkiye’de başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere, çok sayıda kişi, idam cezasının geri getirilebileceğine ilişkin açıklamalar yapıyorlar.

 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 Anayasa değişikliğine ilişkin referandum sürecinde şu açıklamayı yaptı: “İlk iş, idam konusunu Başbakan Yıldırım ve Devlet Bahçeli ile görüşeceğim. Bir halk oylaması da idam için yaparız”.

 

TBMM Başkanı Mustafa Şentop da, 2020 yılında şunları söyledi: “Taammüden adam öldürme suçları, küçüklere, kadınlara karşı işlenen cinsel suçlarla ilgili idam cezasının düşünülebileceği kanaatindeyim”.

 

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Türkiye’nin idam cezasını geri getirmesi durumunda AB üyelik müzakerelerinin durdurulacağını, yarın sabah idam cezasını yürürlüğe sokması halinde AB’ne katılması yönündeki görüşmeleri keseceklerini söyledi.

 

Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Juncker’in bu açıklamalarına cevap olarak şunları söyledi: “Hiç kusura bakmasınlar Türkiye’yle böyle tehditvârî şekilde konuşamazlar. Türkiye’de bunlara pabuç bırakmayız. Bizim de vatandaşlarımız görüşlerini söylüyor. İdam diye bağıran vatandaşlarımız var. Temkinli davranalım diyen vatandaşlarımız var. AB de idam konusunda kendi düşüncesini söyler. Ama Türkiye’yi tehdit eder şekilde bunları söylerlerse bu ters teper. Juncker Türkiye’nin patronu değildir”.

 

İdam Konusunda Türk Halkının Umumi Eğilimi

 

Hürriyet Gazetesi’nin 2011 yılında yaptığı ankete 156,806 kişi katıldı. Bunların 64,6’sı “Evet idam geri gelmeli” derken, yüzde 35,4’ü idamın geri gelmesine karşı çıktı.

 

Konsensüs Araştırma Şirketinin 11.08.2016–03.09.2016 tarihleri arasında yaptığı araştırmaya katılanlara “idam cezasının geri getirilmesini ister misiniz, istemez misiniz?” sorusu soruldu. Bu soruya, araştırmaya katılan 1.502 kişiden 3,9’u “bilmiyorum” cevabı verirken, 0,5’i cevap vermedi. Soruya cevap verme oranı 95,6’dır. Bu soruya cevap verenlerin 62’si idamın geri getirilmesini “istediğini”, 32’si “istemediğini” belirtti. İdam cezasının geri getirilmesini “ne istediğini ne de istemediğini” söyleyenlerin oranı 6’dır.

 

KONDA’nın 2017 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında en çok tartışılan konulardan biri idam cezasının geri getirilmesi idi. İdamın geri getirilmesi önerisine, AK Partililerin 66’sı, MHP’lilerin ise 68’i olumlu yaklaşıyor. CHP’lilerin 71’i, HDP’lilerin de 93’ü idam cezasının geri getirilmesine karşıdır.

 

Ben lisans derslerinde talebelere idam konusunu sorduğum zaman, bundan birkaç sene öncesine kadar talebelerin çok büyük ekseriyetinin idam cezasına kesinlikle karşı oldukları görülmekte idi. Bu sene (Online yaptığım derslerde) aynı soruyu sorduğumda, talebelerin büyük ekseriyetinin idamın geri getirilmesi yönünde görüş belirttikleri görülmektedir.

 

Milletlerarası Kuruluşların ve Belgelerin İdama Yönelik Katı Tutumları

 

Türkiye idamın tamamen yasaklanmasını öngören AİHS’ne Ek 13 No’lu Protokolü onaylayarak yürürlüğe girdirdi. Ek Protokoller, AİHS’nin parçasıdır ve taraf devletlerin Sözleşme hükümlerinin gereklerini yerine getirme yükümlülükleri ile onaylayarak kabul ettikleri Ek Protokollerdeki hükümlerin gereklerini yerine getirme yükümlülükleri aynı düzeydedir. AİHS’nden bağımsız olarak Ek Protokollerden çıkabilmek mümkün değildir. AİHS’den çekilen bir taraf ülkenin Avrupa Konseyi üyeliği sona ermektedir.

 

1997 yılından bu yana 47 Avrupa Konseyi üyesi ülkenin hiçbirinde idam cezası uygulanmıyor. Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkenin 44’ü, 13 No’lu Ek Protokol’e taraftır. Bu Protokol’e taraf olmayan üye ülkelerden Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan’da ise “de facto (fiilen)” olarak idam cezası uygulamıyor. Bugün, bir ülkenin Avrupa Konseyi’ne üye olabilmesi için temel kriterler arasında idam cezasının kaldırılması yer alıyor.

 

Türkiye, idamın kaldırılmasını müzakereler için şartı sayan AB’ne üyelik müzakereleri yürütüyor. AB, üyelik için AİHS Ek 13 No’lu Protokole ve Kişisel ve Siyasî Haklar Uluslararası Sözleşmesi (KSHUS) İkinci Seçmeli Protokolü’ne taraf olmayı ön şart sayıyor.

 

KSHUS İkinci Seçmeli Protokolünü imzalayan bir ülkenin idam cezasını geri getirmesinin hiçbir yolunun olmadığı belirtiliyor. Bu düşünce sahiplerine göre, bu Protokolü imzaladıktan sonra tekrar idam cezasını getiren bir ülke, bu anlaşmadan çekilme hakkı olmadığı için uluslararası anlaşmaları ihlal etmiş sayılır.

 

Uluslararası Af Örgütü Danışmanı Chiara Sangiorgio’ya göre, Türkiye’nin idamı geri getirmesi için KSHUS İkinci Seçmeli Protokolünden çekilmesini sağlayacak herhangi bir mekanizma mevcut değildir.

 

Türkiye’de İdamın Geri Getirilmesinin Önlenmesine Yönelik Söylemler

 

Yukarıda izahını ettiğim sebeplerle, gerek Avrupa Konseyi üyeliği, AİHS ve Ek 13. No’lu Ek Protokol ve AB’ne üyelik için yürütülen müzakereler, gerekse KSHUS İkinci Seçmeli Protokolün ülkemizde kabul edilmiş olması gibi sebeplerle, bazı akademik ve diğer çevreler, idamın getirilmesi hakkında kaygı verici açıklamalar yapıyorlar. Ayrıca, Batı’dan gelen açıklamalarla da bu söylemler takviye ediliyor.

 

Bazılarına göre, idam cezasının getirilmesi, Türkiye’nin AB süreci açısından vahim sonuçlar doğurur. Bu cezanın kabulü, AB üyelik hedefinin bütünüyle rafa kaldırılmasını gündeme getirebilir. Türkiye açısından AB üyelik hedefi, ülkenin gelişmişlik düzeyinin ilerletilmesi, sosyal, siyasî ve iktisadî sorunlara çözümler bulunabilmesi, demokratik ve yapısal reformların yapılabilmesi açısından model oluşturması, önemini hala koruyor.

 

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’in, “idam cezasının olduğu bir ülkenin AB’de yeri olamaz” şeklindeki Türkiye’yi tehdit eden açıklamalarına benzer bir açıklama da AB Dış Politika Şefi Federica Mogherini’den geldi. Mogherini’ye göre, “Türk hükümeti anayasal düzeni bozacak adımlar atmamalı. Mevzuatında idam cezası olan bir ülke AB’ye üye olamaz”.

 

Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz idam cezasının geri getirilmesinin kabul edilemez olduğunu söylerken, Alman hükümet sözcüsü Steffen Seibert de böylesi bir adımın Türkiye’nin AB müzakerelerinin sonu anlamına geleceğini savundu.

 

Bir başka görüşe göre, Avrupa Konseyi’nden ayrılmak, Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukuk devleti vb. alanlarda Batı standartlarından uzaklaşmasına ve AB ile bağlarının kopmasına yol açar. İdamın, Venedik Komisyonu kararları ve Kopenhag siyasi kriterleri ile uyumluluğu yoktur. İdam cezasını kaldırmasını sağlayan en önemli temel sebep, Türkiye’nin AB’nden ve Avrupa değerler sisteminden kopmamasını sağlamaktır.

 

Bu yöndeki görüşlere göre, iç mevzuatında değişiklik yaparak idam cezasını getirmesi, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerinden geri adım atması sonucunu ortaya çıkaracaktır.

 

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Cem Duran Uzun’a göre, Türkiye’nin, idamı geri getirmesi, tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerin, idamla ilgili çeşitli engeller çıkarıyor olması sebebiyle uluslararası alanda sorunların yaşanmasına sebep olsa da, Türkiye, bir Anayasa değişikliği yaparak idam cezasını geri getirebilir. Bu durumda, uluslararası alanda BM’den çok Avrupa Konseyi ile sorunlar yaşanabilir. AİHS idam cezasına imkân vermiyor. İdamın getirilmesinin, Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nden ayrılmasına kadar varan çeşitli sonuçları olabilir.

 

İdam cezasının geri getirilmesinin Ankara’nın AİHS’ne taraf olmaktan çıkmasını gerektirebileceğini ifade eden İbrahim Kaboğlu’na göre, Türkiye bunu göze almamalı. Bu konuyu bu şekilde meydanlara taşımamalı. Türkiye’de yargı zaman zaman tartışmalı kararlara da imza atmaktadır. İdam cezasının geri getirilmesi bu açıdan da büyük bir risk taşımaktadır.

 

İdam Konusunda Mevcut Siyasi Konjonktürün Durumu

 

Mevcut şartlarda Türkiye’de idamın getirilebilmesi için, bir Anayasa değişikliğinin yapılmasına ihtiyaç vardır. Anayasanın 175. maddesine göre, bu değişikliğin yapılabilmesi için TBMM üye tamsayısının en az 3/5 çoğunluğunun (360) evet oyuna ihtiyaç var. Bu çoğunluk sağlansa bile, yapılacak Anayasa değişikliği referandumsuz yürürlüğe giremez. Anayasa değişikliği, ancak TBMM üye tamsayısının en az 2/3 çoğunluğu ile kabul olunması halinde, referandumsuz olarak Cumhurbaşkanının onayı ile yürürlüğe girdirilebilir.

 

Bugün AK Parti ve MHP, idamın geri getirilmesini öngören Anayasa değişikliğini, gerek referandumsuz olarak (400 milletvekili) kabul edebilecek, gerekse referanduma sunabilecek (360 milletvekili) sandalye sayısına sahip değildir. Cumhur İttifakını oluşturan AK Partinin milletvekili sayısı 289, MHP’nin milletvekili sayısı 48’dir. İkisinin toplamı 337’dir. Bu rakama belki Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) bir üyesi de eklenebilir.

 

Anayasa değişikliği için bu sayı yetersizdir. Anayasa değişikliği için, her halükârda 360 ve üzeri sayıyı yakalamayı sağlayacak şekilde bir başka partinin desteğine ihtiyaç vardır.

 

CHP ve HDP’nin hem parti yönetimi, hem de seçmen tabanının çoğunluğu, idamın geri getirilmesine uzun süredir şiddetle karşı çıkıyorlar.

 

İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener 24.06.2018 tarihinde yapılan seçimlerden 4 ay önce “idam çözüm değil” açıklaması yapmıştı. Akşener, 18.08.2019’da Kırıkkale’de eski eşi tarafından kızının önünde hunharca katledilen Emine Bulut’un ailesini ziyaretinin ardından ise “Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda AK Parti'nin genel başkanı. Partisine verecek talimatı, onlar hazırlayacak, ben de imzalayacağım” diyerek idamın getirilmesine destek verdi. Akşener’e göre, çocuk istismarı ve kadın cinayetlerine dönük hassasiyetlere dönük idam düzenlemesi yapılabilir.

 

Burada Akşener son söyledikleri ile alakalı bir eğilim değişikliğine gider mi bilinmez. İdamın getirilmesine destek vermesi halinde, İyi Parti’nin milletvekili sayısı 37’dir. Bu sayının 337’ye eklenmesi halinde, sayı, 374, BBP’nin de desteklemesi halinde bu sayı 375 olacaktır. Her şey İyi Parti’nin bu değişikliği destekleyip desteklememesine bağlıdır.

 

İdamın Geri Getirilmesi İhtimali

 

Yukarıda sözünü ettiğim ve idamın getirilmesi halinde tamamının Türkiye’nin aleyhine sonuçlanacağı söylenen tehlike ve risklere rağmen, başta AK Parti ve MHP’li siyasetçilerin idamın getirilmesi yönünde açıklamalar yapmaları ne mana ifade ediyor? şeklinde bir soru akıllara takılmaktadır.

 

Bir kere öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, bütün bu milletlerarası belgelerden ve kuruluşların katı tutumlarından da anlaşıldığı üzere, küresel ölçekte idamın bir daha geri getirilmesinin önlenmesine yönelik her türlü önlemlerin alındığı görülüyor. Ayrıca, her türlü akademik ve siyasi söylemlerle, idamın getirilmesinin engellenmesi yönünde karşı durulması çok zor psikolojik ve çevresel baskılar oluşturulmaktadır. İdamı getirmenin vahşilik, cinayet ve gayrı insanilik olduğu yönünde çok baskın görüş yoğunluğu sağlanmaya çalışılıyor. İdamın kaldırılması ile çağdaşlık ve insancıllık eşit değerler haline getiriliyor.

 

Toplumun çoğunluğundan gelen yoğun ve yaygın taleplerin siyasi partiler tarafından karşılanması ihtiyacını dillendiren partilerin tutumları da burada önem arz ediyor. Toplumda öylesine vahşice cinayetler işleniyor ki, bazı siyasi partiler, bu cinayetler karşısında idamın getirilmesi yönündeki toplumsal taleplere uygun söylemler dile getiriyorlar. Bunların, salt gaz almak amaçlı söylendiği düşünülmemeli. Bu söylemler, esasen bireylerin vicdanlarından harice yansıyan ortak tepkilerin siyasi söylemlere yansıması şeklinde gerçekleşiyor. 

 

Türkiye’nin idamı getirmesi halinde AB ve Avrupa Konseyi’nden gelebilecek tepkileri göğüslemeye hazır olması, hatta belki de AB’ne üyelik müzakerelerinin sonlanmasını, Avrupa Konseyi üyeliğini ve AİHS’nin tarafı olma vasfını kaybetmeyi göze alması gerekiyor. Kısmen benzer sorunlar, KSHUS İkinci Seçmeli Protokol yönünden de yaşanabilir.

 

Türkiye’nin bu yöndeki düzenlemeler konusunda sorunlar yaşamamak için yukarıda sözünü ettiğim çevreleri ikna etmesi gerekir. Bunun oldukça zor olduğunu söylemek gerekir.

 

Bir başka ihtimal de, Türkiye’nin bölgesinde sahip olduğu ekonomik, askeri, stratejik vb. güçler sebebiyle, AB ve Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi dışlamayı göze alamamalarıdır. Bu durumda, Türkiye, idamı geri getirse de, Avrupa’dan dışlanmayabilecektir.

 

Başka ihtimale göre de, AB’nin, üyelik sürecinde Türkiye’nin beklentilerine yeterince cevap vermemesinin ve AB’nin bölgesinde Türkiye için artık fazla önem arz etmemesinin bir neticesi olarak, Türkiye’nin, AB ile müzakereleri kendiliğinden sonlandırması ve beraberinde idamı getirmesi söz konusu olabilir. Benzer ihtimal, Avrupa Konseyi ve AİHS açısından da söz konusu olabilir. Bu durumda, Türkiye kendi (Ankara) kriterlerini kendisi belirleyecektir.

 

Diğer yandan idam konusunu, sadece bu seçim dönemi ile sınırlı düşünmemek de lazımdır. Yukarıda sözü edilen ihtimaller dahilinde, yakın ve orta vadede oluşabilecek konjonktürel şartlara göre, idamın geri getirilmesi için şartların oluşması ve bu yönde düzenlemelerin yapılması mümkün ve muhtemeldir. Fakat, bu şartların oluşmaması sebebiyle idamın hiç getirilmemesi de ihtimal dahilindedir. Bu konuda her şey, yakın ve orta zamanda yaşanabilecek iç ve dış hadiselere bağlı bulunmaktadır.

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://bncmedyahaber.com/yazar-dunyada-halledilmesi-en-zor-konu-idam--4--469.html

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.