Sümeyra güler Özsoy yazdı.. "Akrep ve Yelkovan Gölgesinde, Bir Han"
Sözcüklerin büyülü dünyası mıdır, gönüllere dokunan? Gönüllerden yansıyan mıdır, sözcüklere taşınan? Gönüller, okyanusken kelimeler damlalar halinde süzülen birer nişane gibidir. Her bir damla okyanusun dili olmakla beraber, okyanusu anlatmakta bir o kadar acizdir. Ancak tüm damlalar birleşirse okyanus, dile, yetecektir. İnsan da gönlünü açmaya çalıştıkça kelimeler ifadede kifayetsizdir. Gönül bu, okyanus ne ki ummanlara bedeldir.
Anlamak ve anlaşılmak sadece insana mı mahsus bir özelliktir? Hayvanlara yakın olmadan evvel, hiç düşünmeksizin evet derdim. Oysa şimdi sadece bir tür olan köpekler dahi bu tezimi yerle bir etmektedir. Bizi anlayan, bize kendini anlatan, sevgi dilini kelimesiz kullanan, öyle güzel varlıklar ki onlar, sevki ilahi ile hareket ederken, Yaratan’ı da hatırlatmaktadırlar. Kelimeler, bize özelken, ne çok ifadesiz duygu var kelimelere rağmen, dile getirilemeyen. Hani insandı, konuşma yetisi ile kendisini ifade edebilen? Neden yetmiyor şimdi sözcükler var mı bu sorunun cevabını bilen?
Haydi kalemim, gecenin karanlıkla hemhal olduğu demde, ben de seninle bir yolculuğa çıkayım karanlıklar aydınlansın içimde. Halimi sende göreyim bir dolunay doğarken gecelerime, seninle yürüyeyim ey kalemim eşlik et ahvalime. Deniz kenarında bir kayıkçı teknesi, nasıl ki denizden korkmuyorsa, ben de korkmuyorum karanlıktaki dehlizlerimden, saklı kalan ne varsa. Yeter ki söze gel, dalgalan coşkuyla, kaçma yine kuytulara. Ben sussam, kalemim susmaz bilirim en deli kaptan kalemdir zira. Her faninin uyku ile buluştuğu o anlar var ya, hiç düşmesin isterim kalemim elimden, rahat bırakmaz peşimdeki yelkovan ve akrep zaman tünelinden geçerken. Ben, koşmak istedikçe onlar da koşar, bir gölge gibi gelirler peşimden. Az bir dursalar ne olur, yoruldum, nefes nefese kaldı içimdeki dizeler, devinmekten. Geçme ey zaman, biraz izin ver anda kalıp huzura gark olmaya. Kovalama beni belli ki bundan ötesi, toz duman yaş aldıkça.
İşte şimdi karışıyor zihnim, anlamlar ve anlamsızlıklar ötesi. Zamanlar ve zamansızlıklar çıkmazı. Dünya bir han da, biz mi olduk gelip geçen seyyahı? Ne zaman kurtulacağız bu nasıl bir göçebe hayatı? Benim diyemediğin bir handa, kim seni uğurlar veda zamanı? Bak, komşuların da ışıkları kapandı. Konuşulanlar da karanlıkta kaldı. Öyleyse bu handa çok da oyalanmamalı.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://bncmedyahaber.com/yazar-akrep-ve-yelkovan-golgesinde-bir-han-429.html
Sözcüklerin büyülü dünyası mıdır, gönüllere dokunan? Gönüllerden yansıyan mıdır, sözcüklere taşınan? Gönüller, okyanusken kelimeler damlalar halinde süzülen birer nişane gibidir. Her bir damla okyanusun dili olmakla beraber, okyanusu anlatmakta bir o kadar acizdir. Ancak tüm damlalar birleşirse okyanus, dile, yetecektir. İnsan da gönlünü açmaya çalıştıkça kelimeler ifadede kifayetsizdir. Gönül bu, okyanus ne ki ummanlara bedeldir.
Anlamak ve anlaşılmak sadece insana mı mahsus bir özelliktir? Hayvanlara yakın olmadan evvel, hiç düşünmeksizin evet derdim. Oysa şimdi sadece bir tür olan köpekler dahi bu tezimi yerle bir etmektedir. Bizi anlayan, bize kendini anlatan, sevgi dilini kelimesiz kullanan, öyle güzel varlıklar ki onlar, sevki ilahi ile hareket ederken, Yaratan’ı da hatırlatmaktadırlar. Kelimeler, bize özelken, ne çok ifadesiz duygu var kelimelere rağmen, dile getirilemeyen. Hani insandı, konuşma yetisi ile kendisini ifade edebilen? Neden yetmiyor şimdi sözcükler var mı bu sorunun cevabını bilen?
Haydi kalemim, gecenin karanlıkla hemhal olduğu demde, ben de seninle bir yolculuğa çıkayım karanlıklar aydınlansın içimde. Halimi sende göreyim bir dolunay doğarken gecelerime, seninle yürüyeyim ey kalemim eşlik et ahvalime. Deniz kenarında bir kayıkçı teknesi, nasıl ki denizden korkmuyorsa, ben de korkmuyorum karanlıktaki dehlizlerimden, saklı kalan ne varsa. Yeter ki söze gel, dalgalan coşkuyla, kaçma yine kuytulara. Ben sussam, kalemim susmaz bilirim en deli kaptan kalemdir zira. Her faninin uyku ile buluştuğu o anlar var ya, hiç düşmesin isterim kalemim elimden, rahat bırakmaz peşimdeki yelkovan ve akrep zaman tünelinden geçerken. Ben, koşmak istedikçe onlar da koşar, bir gölge gibi gelirler peşimden. Az bir dursalar ne olur, yoruldum, nefes nefese kaldı içimdeki dizeler, devinmekten. Geçme ey zaman, biraz izin ver anda kalıp huzura gark olmaya. Kovalama beni belli ki bundan ötesi, toz duman yaş aldıkça.
İşte şimdi karışıyor zihnim, anlamlar ve anlamsızlıklar ötesi. Zamanlar ve zamansızlıklar çıkmazı. Dünya bir han da, biz mi olduk gelip geçen seyyahı? Ne zaman kurtulacağız bu nasıl bir göçebe hayatı? Benim diyemediğin bir handa, kim seni uğurlar veda zamanı? Bak, komşuların da ışıkları kapandı. Konuşulanlar da karanlıkta kaldı. Öyleyse bu handa çok da oyalanmamalı.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://bncmedyahaber.com/yazar-akrep-ve-yelkovan-golgesinde-bir-han-429.html