Değerli okurlarım, Toplumun kanayan yarası ve küreselcilerin ''dokunulmaz alan'' ilan ettikleri eşcinselliği farklı bir boyutuyla ele almaya çalıştığım ve geçtiğimiz hafta dört bölüm olarak yayınlanan “Benim Ailem” belgeseli!..
Evet “Benim Ailem’i www.youtube.com/muhammetbinici YouTube kanalımızdan yayınladık. Belgesel yayınlandıktan sonra Dünya’nın dört bir yanından arayanlar, soranlar oldu, tebrik mesajlarının ardı arkası kesilmedi. Herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ziyadesi ile beni memnun eden mevzu ise belgeselin gönüllü olarak İngilizce, Almanca, Arapça ve Fransızcaya çevrilecek olması. Bu konuda başı çeken Lale Hanım’a ise ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Başka bir önemli konu ise belgeseli yayınladığımız ilk bölümden itibaren psikolog veya psikiyatrisin kim olduğu çok merak edildi ve çokça da soruldu.
Oysa danışanlar psikoloğun ismini belgeselde defalarca söylediler. Montaj ekibimiz kurgu ve montaj yapılırken psikoloğun isminin geçtiği yerleri ise özellikle “bib”lediler. Buradaki gaye danışanların söylemlerinin dışında herhangi bir konunun gündeme gelmesini ve toplumun yararına yaptığımız bir işin farklı yerlere çekilmesinin önüne geçmekti. Kısaca kimsenin “öküz altında buzağı aramasını” istemedim.
“Benim Ailem Belgeseli” meselelere bakış açımı ziyadesi ile değiştirdi. Tıpkı biraz önce çekincelerimi sıraladığım meseleyi değiştirdiği gibi..
Zira;
Psikolog veya psikiyatrist seçimi bu işte çok önemli ve dikkatli olunması gereken bir mesele!
Prof. Dr. Zeki Bayraktar’ın yazdığı:, İnterseks-Hermafrodit ve Eşcinsel: Norm ve Norm Dışı Cinsellik. Farklar, Nedenler, Öneriler (Ocak 2020), s. 91-93 bu konuyla ilgili:
“Ergenliğin başlangıç dönemlerinde hormonal denge tam olarak oturmuş değildir.” Bu dönemdeki gençler (ergenler), cinsel bakımdan bazı karmaşık duygular yaşarlar. Bu bilgi eksikliği nedeni ile de « eşcinsel olma korkusu » yaşarlar. Nitekim ülkemizdeki çalışmalar da bu durumu teyit etmektedir. Ergenlerdeki bu duygu ve dürtülerin çoğu geçici dürtülerdir. Dolayısıyla kendi biyolojik özellikleri, aile dinamikleri ve çevresel faktörler nedeniyle bazı sorunlar yaşayan ergenler, cinsel kimlik karmaşasına sürüklenebilirler. Bu duruma bağlı olarak da bazı gençler, kendilerini karşı cins gibi hissedebilirler. Ergenlerin yaşayabileceği bu tür geçici dürtüleri « eşcinsellik » olarak tanımlayarak onları eşcinsel olarak damgalamaktır (stigmatizasyon). Günümüzde geçici karmaşa dönemindeki böyle bir ergen eğer bu görüşe sahip bir psikoloğa müracaat ederse, rahatlıkla eşcinsel olarak damgalanabilir. Böylece geçici olan bu dürtüleri kalıcı hale getirilmiş olur. Dolayısıyla, aslında heteroseksüel olan bu genç, bizzat psikolog tarafından homoseksüel hale getirilmiş olur. Eğer eşcinsellik günümüzde artıyorsa (ki buna dair veriler var) bunun en önemli nedenlerinden biri, belki de en önemlisi, güncel psikolojinin/psikiyatrinin işte bu yaklaşımıdır. Oysa ergenlerdeki bu cinsel belirsizlik dönemi çoğunlukla geçicidir. Bu durum, birçok çalışma ile tespit edilmiştir. Daha sonra bu belirsizlik, cinsel kimliğin oturması ile birlikte yok oluyor.” diyor.
Yine bu konuda yurt dışında da benzer çalışmalar var. Sonraki yazılarımda sizinle paylaşacağım.
Bu sebeple Lezbiyenler ile yapacağımız belgeseli biraz erteleyerek Öncesinde montajda “bib”lediğimiz psikolog ile bir program yapacağız.
"Eşcinsellik, toplumu yakından ilgilendiren bir konu.. Çünkü bu konu artık ideolojik bir kavrama dönüştürüldü. Aile, toplum ve devletler ideolojik bir kavram haline getirilen LGBTQ+ ile yok edilmeye çalışılıyor. Birde eşcinsellik doğuştan mı? Psikolojik mi? Tartışmaları var!.. Eşcinsellik konusunda bizim ne söylediğimiz değil, 'Eşcinseller'in ne söylediğinin ve istediğinin önemi var.
"Eşcinseldim diyen ve terapi ile bu durumdan kurtulanların mücadelesi BENİM AİLEM belgeselin ortaya çıkmasına vesile oldu.. Artık herkes susacak bu belgeseldeki doğrular konuşacak."
Zira “BENİM AİLEM BELGESELİ”,
LGBTQ+ denilerek rengârenk gösterilip, zihinlere sunulan ideoloji ile bir avuç azınlığın geneli nasıl baskıladığının da bir ispatı oldu olmaya da devam edecek..
Benim Ailem Belgeseli’nin birinci bölümünü deşifre edip köşe yazıma taşıdım.
İnşaAllah, hatalarımızı görüp düzeltmemize, ebeveynlerin eksik yanlarının tespitine, bu durumda olanların ise kurtuluşa giden yol için bir adım atmasına vesile olur.
BENİM AİLEM BELGESELİ 1. BÖLÜM
“//Sizce eşcinsel kim? Çocuklar mı? Aileler mi? Yoksa!?”
“//Biz eşcinseller sorumsuz anne ve babalarımızın günahlarıyız.”
“//Ailem aynı evde yaşayan ev arkadaşlarından öte değil. Kimse birbirini anlamaya ya da dinlemeye çalışmıyor. Herkes doğruların peşinde gibi davranıyor ve kimse birbirinin hatasını örtmeye ya da birbirini desteklemeye çalışmıyor. Keşke diğer aileler gibi her sorunda birbirimizi destekleyebilseydik.”
-Evet, sevgili izleyiciler; çoğumuz bazı belgesellere rastladık. Şimdi öyle bir söze girdim ki bazı belgeseller deyince hangi belgeseller diyeceksiniz. Bin kere düşünüyor insan bunu nasıl söyler diye. Toylum hazır değilmiş buna. Belki de böyle kılıf bulunuyor kim bilir. Malum mesele “eşcinsellik”. Kimilerinin LGBTQ artı diye nitelendirdiği eşcinsellikten bahsediyorum. İdeolojik bir araca çevirdikleri eşcinsellikten bahsediyorum. Evet, bugün konumuz eşcinseller. Onların hayatına kadrajımızı çevireceğiz, kameralarımızı o alana yönlendireceğiz. Ve o belgesellerde işin figüranlarını ekranlara taşımışlardı hatırlarsanız. Hatta bir kanalın da yapmış olduğu bir belgeselde camiler eşcinsellerin arkasına alınmış ve İslam ülkesinde eşcinsel olmak, “LGBT” olmak demişlerdi. LGBT’nin altını çiziyoruz. Bize göre LGBTQ artı yok, eşcinseller var ve bu eşcinseller bizim eşcinsellerimiz. Yüzleşmemiz gereken, onları tedavi ve terapi sürecini başlatmamız gereken eşcinseller. Farklı bir program olacak. İnanın kendimi bu programa hazırlamak için elimden geleni yaptım. Toplu ne der diye değil, ben bu işi yapabilir miyim diye… Her ne kadar sürçülisan edersek şimdiden af ola. Şimdi bir eşcinselin yanındayız ve birazdan programa başlayacağız. Ona doğaçlama sorular soracağım. İsmini ve kendisini kesinlikle deşifre etmeden bunu yapacağım. Hani diyorlar ya toplum hazır değil diye. En azından onların kişilik haklarına bir sıkıntı bir problem gelmesin diye yüzlerini blurlayacağız, seslerini değiştireceğiz. Burada konuya odaklanmanıza ve problemin nasıl giderileceğini düşünmenizi özellikle istiyorum, istirham ediyorum.
-Evet, merhabalar…
-Merhaba
-Kaç yaşındasınız?
-28
-Mesleğiniz?
-Avukatım.
-Evet, kendinizi eşcinsel olarak nitelendiriyor musunuz?
-Evet.
-Biraz kendinizden bahseder misiniz?
-Eşcinsellik sürecinden mi?
-Evet, eşcinsellik sürecinizden. En baştan alalım isterseniz.
-Kendimi bildim bileli diyeceğim zamanlardan itibaren, 4-5 yaşlarından itibaren kendimi kendi hemcinslerimi böyle bir aidiyet duygusu hissetmiyordum. Bu da aslında babamdan kaynaklıydı. Çok baskıcı, kuralcı bir baba vardı. Yani mantıklı şeyler üzerinden de değildi. Her şeye karşı bir kural, her şey üzerine bir kural vardı. İşte toplumun kadın ve erkeğe yüklediği sıfatları o da bana yüklüyordu. İşte erkekler duygusal olmaz, erkekler ağlamaz… İşte erkekler ne bileyim… Ezilip büzülüp özür dilemez, şu olmaz bu olmaz. Ama bu benim öğrendiğim insan yapısına aykırı bir davranıştı, olması gerektiğine inanmıyordum. O yaşlarda şu fikir yavaş yavaş gelişmeye başladı. Tam olarak o şekilde nitelendiremesem bile… Yani bir erkek böyle ise, bunları yapması gerekiyorsa, bir erkek ağlayamıyorsa, bir erkek hanımına/eşine sert olması gerekiyorsa, küfür ediyorsa, o oluyorsa, bu oluyorsa o zaman o erkek değilim. Ben başka bir erkeğim. Yani taa o zamanlardan kafamda kadınlar, erkekler ve birde ben vardım. Zaman içerisinde bunun üzerine bina edildi eşcinselliğim.
-Evet, Peki eşcinsellikle ne zaman yüzleştiniz?
-Ergenliğe girdiğimi ilk zamanlardı. Ben 11-12 yaşlarında ergenliğe girdim. İlk başta her şey olması gerektiği gibiydi. Yani normal bir erkeğin bir kadına duyduğu ilgiyi duyabiliyordum. Sonra bir kopma noktası oldu. Yani ne yaşandı bilmiyorum, tetikleyen ne oldu çok hatırlamıyorum. Ama bunun üzerine eşcinselce duygularım ortaya çıktı. O zaman böyle bir şeyin mümkün olabildiğine dair bile bir fikrim yoktu.
-Evet, Peki size göre eşcinsellik doğuştan mıdır yoksa sonradan kazanılan bir psikolojik faktör müdür?
-Yani bence psikolojik bir faktör. Bunu inancım doğrultusunda aslında cevaplamak istiyorum. Ben Müslüman bir insanım ve Allah’u Teâlâ’nın kullarına bir dert verdiğinde bunu hep çözümüyle beraber verdiğine inandım. Yani dert ve çözüm bir arada geliyor kula. Böyle bir sıkıntı doğuştan varsa eğer bu çözümü olan bir şey olmazdı, bu fıtrattan kaynaklanıyor olurdu. O zaman benim bildiğim İslam’ın dışına, benim bildiğim Allah kavramının dışına çıkmış olurduk. BU yüzden böyle olduğuna inanmadım. Küçükken kendimi buna inandırmadım. Hep bunun psikolojik olduğun düşündüm. Yıllar sonra da zaten haklı olduğum gördüm.
-Evet, peki bundan kurtulmak istediniz mi? Bu durumdan kurtulmak istediniz mi? Bir arayışınız oldu mu? Arayış yollarınız nelerdi?
-Tabi ki kurtulmak istedim. Çünkü her şeyden önce yaşadığım şeyin normal olmamasını bir kenara bırakıyorum, yani gördüğüm erkekler gibi olmamayı bir kenara bırakıyorum, hissettiğim şeyleri kendimle bağdaştıramıyordum. Hatta yıllar sonra ben terapi desteği aldıktan sonra şöyle bir soru yönelttim kendime “Acaba ben Müslüman olmasaydım eşcinsel olmak ister miydim?” diye. Hayır, ben Müslüman olmasaydım da eşcinsel olmak istemezdim. Yani o yaşadığım hissi kesinlikle benle bağdaştıramadığım için bir arayışa girdim. Tabi ki çok sancılı bir süreçti. Zaten bu alanda psikologların, ülkemizdeki insanların bakış açısı belliydi. Bunun doğuştan gelen bir şey olduğunu ve bunu kabul ettirmeye yönelik terapilerin olduğunu gördüm. Bir yerde bir çözüm vardı inancıma göre. Ama ona ben ulaşamıyordum. O yüzden ben yalnız ulaşma yoluna gittim. Aslında bir dönem anneme bu meseleyi anlattım. Kısmen, ucundan kıyısından değinerek… Onun destekleri ile sportif faaliyetlerde vesaire bulundum. Ama ona rağmen geçmeyince ben bu süreci yalnız yaşamaya başladım. Yani hiç kolay olmadı. Evet, kendi başıma da yol aldığıma inanıyorum. Ama yolu tamamlayamayacağımdan da emindim. Ve bir patlama noktasında da tevafuk… Yol buldum, terapilere başladım.
-Evet, biraz önce söylemlerinizin arasında İslami tarafınızın ağır bastığınızı söylediniz. İslami bir arayış içinde de bulundunuz mu?
-Yani benim küçüklüğümden beri zaten hayatımda baba figürünün olmayışından kaynaklı, annemle ilişkilerim yoğundu. Annem de muhafazakâr bir kadındı. Buna bağlı olarak benim de muhafazakâr kimliğim gelişti. Çok küçük yaşlarda, ergenliğe ilk girdiğim zamanlarda tasavvufla tanıştım. Yani aslında sürecin başından beri din arayışında değildim, din ile birlikte yol aldım.
-Peki, ailenizle, anne babanızın ilişkilerine şöyle bir çerçeveden bakacak olursak nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Yani, tek kelime ile özetlemem gerekirse sıkıntılı… Oldukça sıkıntılı… Şöyle; annem babamla görücü usulü evlendirilmiş. Bir şekilde bu evlilik öyle yâda böyle devam etmiş. Ancak babam nasıl diyeyim? Duygusal anlamda hiçbirimize yeterli değildi. Belki kendi yaşadığı olumsuzluklar, bilmiyorum. Ama hiçbir zaman bize baba olamadı. Bizim için tek anlamı çoğu zaman bozulan, sürekli arıza veren bir bankamatik görevi vardı bizim için. Ama dediğim gibi çoğu zaman arıza veriyordu. Baba ile ilişkilerimiz böyleydi. Bir baskı bir otorite kurmaya çalışıyor ama sanki kendi erkekliğini, kendini tatmin etmek istiyormuşçasına… Bunu şu anki aklımla söyleyebiliyorum. Annemle de ilişkileri kopuktu. Yani bir sevgi değil aralarında, bir alışkanlık… Daha doğrusu annem tarafından tek taraflı bir alışkanlık oluşturulmuştu ona karşı. Kendisinin bize karşı (bizden kastım ben, annem ve kardeşlerim) bir sevgisi olduğuna açıkçası inanmıyorum. Bir şekilde yürüyordu. Onlar sürekli tartışıyorlardı. Özellikle dini mevzulardan oluyordu bu tartışmalar. Ya da herhangi birimizin kendi kafasındaki erkek profiline uymayışından kaynaklanabiliyordu. Annemde bizi savunmaya çalışıyordu. Buna bağlı olarak tartışmalar yaşanıyordu. Yani evde aslında bir mutsuzluk hâkimdi.
-Peki, bu durumdan neden kurtulmak istediniz?
-Başta da belirttiğim gibi hissettiğim şey belki dürtüsel anlamda benden kaynaklı olabilir. Ama kendimle bağdaştıramadığım bir şeydi. Açıkçası benlik çok ağır bir tabir olacak ama bu hislerimi içsel anlamda hayvansal arzular olarak nitelendirdiğim çok zaman oldu. Ama asla kendimle bağdaştıramıyordum. Bu yüzdende tedavi olmak istedim.
-Peki, sizinle aynı durumda olan kişiler için neler önerirsiniz? Birde bu soruya geçmeden önce tedavi ve terapiden sonra kendinizi nasıl hissettiniz?
-Benim şuan tedavi sürecim bitmedi. Sonlarına yaklaştığımı söyleyebilirim. Yani bir kere şunu söylerim. Bu konuda bir adım atmak isteyen insanlar varsa bunu kendi başlarına yapabileceklerine inanmasınlar. Evet insan kendi başına da yol alabiliyor ama belki terapi ile 1-2 seansta halledilebilecek/aşılabilecek yolu kişi kendi başına senelerce alıyor. Ben ergenliğe girdiğimden beri uğraşıyorum. 27 yaşıma kadar 3-4 terapide gelebileceğim yolu belki tek başıma aldım. Ama sonlandıramayacağım kesinde. Daha kötü noktalara gidebileceğimde kuvvetli ihtimaldi. Terapilerden sonra ne değişti? Kendime zaten bu süreç içerisinde yalnız mücadele ettiğim bu süreç içerisinde bir özgüven oluşturmuştum. Ama bunun üzerine daha fazla çıktık. Tabii ki korkularım endişelerim olduğu için eşcinsel olmaktan kaynaklı kendimi daha asosyal bir yapıya büründürmüştüm. Bu anlamda asosyalliğimi aştık. İnsan ilişkilerim daha kuvvetli, daha kendimden eminim. Ve bunu bir profesyonel eşliğinde yapınca insan şunu fark ediyor. Kişi kendi başına olduğu zaman attığı adımı hep sorguluyor. Acaba doğru mu, değil mi? İşte bir profesyonele güvenip, bu doğrultuda adımlar atıldığı zaman o zaten tecrübesinden dolayı bir şeyler önerdiği için o güven oluşuyor. Ben terapilerden sonra kendi çevremin de bana dediği şekilde olumlu anlamda değiştim. İnsani ilişkilerim konusunda özellikle…
-Evet, bir de bir belgesel söz konusu olmuştu geçtiğimiz aylarda, yıllarda da diyebiliriz. Yıllara sair bir zaman geçmiş olabilir. Bu belgeselde anne ve babalara söz hakkı verilmişti. Ve orada bir annenin anlatımından yola çıkarak soruyorum size: Anne psikoloğa gidiyor, profesyonel bir kişinin yanına gidiyor. Ve orada o profesyonel ona kesinlikle bu durumu kanıksamalısınız ve bununla yüzleşme yerine bu işi kabullenmelisiniz diyordu. Burada ne düşünüyorsunuz? Tedavi ve terapiden sonra eşcinseller iyileşebilir mi?
-Açıkçası ben tabii ki ilmine saygı duyarım o psikologun. Ancak tavsiyesine saygı duymuyorum. Bir kere zaten bir psikologun yapması gereken şey kişiyi istediği ruh haline getirebilmektir. Kişi eğer kendi ile barışık değilse, bunu sağlayabilmesi gerekmektedir. Bence anneye verdiği tavsiye yanlış olmuş. Bilmiyorum.
-İslami eğitiminiz ne düzeydeydi?
-Ben medresede eğitim aldım, eğitim de verdim mesleğimi yapmadan önce. Böyle bir alakam oldu. Yani yoğun bir şekilde İslam’ı yaşıyordum. Başka da ne diyebilirim bilmiyorum.
-Peki, şunu da söyleseydim, şunu da ekleseydim diyeceğiniz bu durumda olan kişiler için neler olur?
- Ben şöyle düşünüyorum. Bunu medrese bulunarak edindiğim kimliğe dayanarak da söylüyorum. Eşcinsellik mevzusu insanlar nezdinden cız bir konu. Bence bu kadar cız olduğu için hiç istenmeyen noktalara gitti. Ben evet bir medresede okudum. Burada amaç Allah’ın rızasını kazanmak, şu, bu vs… Ama ben bakıyorum kendim. Hocalarım arasından eşcinselliğimi söyleyebileceğim ve beni anlayabileceğini düşündüğüm çok az insan vardır. Haa… Paylaştığım da oldu. İki insanla paylaştım. İkisi de beni anladım. Bunun ruhsal bir hastalık olduğunu gayet net bir şekilde algıladı. Ama sanırım o iki insan dışında başka kimse ile paylaşamazdım.
-Toplum genelinde şöyle bir durum da ağır basıyor, konuşmalar içerisinde de geçiyor. Eşcinseller sapıktır şeklinde söylemler var. Sizce eşcinseller sapık mıdır?
-Eşcinseller sapık değil, belki sapkın bir ruha sahiptir desek daha doğru bir tabir olur. Yani sapıklıktan kastım; insanlar genellikle eşcinsel denildiği zaman sürekli hemcinsleri ile beraber olan yani beraberinde cinsel aktivitesi olan insanları canlandırıyorlar kafalarında. Ama böyle bir durum yok. Ben kendim dâhil, terapilerde de tanıdığım birçok insan hiç birliktelik yaşamamış, bunu sadece içsel anlamda yaşamış ve bundan memnun olmayan insanlar… Yani eşcinsellerin bu anlamda bir sapıklıkları yok. Bence birçok insana göre de kendilerini analiz edip bir terapiye başlayabilecek gücü gördükleri için birçok insandan daha sağlıklılar aslında.
Birde şunu belirtmek istiyorum: Dışarıdan bakıldığı zaman bir aileye anne baba mükemmel görülebilir, evlatlarını çok sevebilirler. Ama çok sevmek her zaman doğru olmuyor. Yani dışarıdan doğru görünen de doğru olmuyor. BU eşcinsellik mevzusu çok hassas, nadide bulunabilecek mevzulardan bir tanesi açıkçası ve bunun daha farklı şekilde ele alınması gerekiyor. Bunu izleyen aileler şunu demesinler rica ediyorum. Ben evladımı yemedim, yedirdim… Çok sevdim onu, şöyle yaptım, böyle yaptım… Bu her zaman doğru olmayabiliyor. Benim ailem içinde annem tarafından bu şekildeydi. Annem her zaman beni çok sevdi, çok ilgilendi. Ama bu bizim ilişkimiz için doğru değildi. Bu terapilerden sonra ailevi anlamda da ilk deva, yani bu 28 sene içerisinde annemin oğlu gibi hissettim. Daha önceden başka, daha hastalıklı bir ilişkimiz varmış açıkçası. Onun babamla yaşadığı olumsuzlukları bana aksettirmesi beni onun oğlu değil, dert ortağı yapmış. Bakılınca herkes bize diyordu ki: Maşallah, ne güzel anne oğul ilişkisi. Keşke bizim de öyle olsa. Ama iyi ki öyle olmamış. Çünkü bu benim sorunumun sebeplerinden bir tanesi.
Şöyle de bir şey var; mesela benim annem ailede gerginlik olmasın diye birçok rolü üstlenip meseleleri kendi çözmeye çalışıyordu. Evet, sıkıntılar gerçekten az çıkıyordu ama bu da başka bir problemdi. Annemin böyle davranması dışarıdan bakıldığında “aaa, tartışmayan kardeşler. Evde sorun çıkmıyor vs.” ama bu bizim kendimizi ifade etmemizi engellediğinden dolayı aslında orada biz benliğimizi kaybettik. Diğer kardeşlerimin eşcinsel düşünceleri yok, bu anlamda bir hastalıkları yok. Benim var ama hepimize olan şey aynıydı. Biz kendimiz olamadık. Yani şunu ifade etmek istiyorum; dışarıdan bakıldığı zaman her şey mükemmel görünebilir ama öyle olmuyor. Farklı bir açıdan bakılması gerekiyor bu konuya.
Bir de farklı bir husus daha var. Bana az önce de sordunuz Sizin gibi insanlara tavsiyeniz ne olur diye? Zaten kendisiyle barışık olmayan, eşcinselliğinden kurtulmak isteyen bütün insanların terapi desteği alması taraftarıyım. Ama bence eşcinselliği ile barışık olan insanlarda terapi desteği almalı. Şu hepimizin malumu… Belki bunları söylerken siz beni anlamayacaksınız ama bütün eşcinsellerin beni anlayacağından eminim. İçsel anlamda bir sıkıntı var ve bu ancak terapilerle çözülebilir. Kişinin eşcinsel olan kişinin kendi içsel gücüne, potansiyeline kavuşabilmesi için bence terapi desteği alması şart.
“//Ben baba olsam sevgimi çocuğuma gösterir, onunla vakit geçirir, onun bir oyun arkadaşı bir kahramanı olurdum.”
Devam edecek....
BENİM AİLEM BELGESELİ FULL
Bu videoyu yorumlamak ve paylaşmak için ayrıca tıklayın.
|
||
|