Türkçe Ezan ve Türkçe Kur'an
Dünyanın büyük badirelerin içinde bir sınavdan geçtiği 2020 yılının son makalelerinden birinde böyle bir konuyu yazmak zorunda kalmaktan üzgünüm. Türkçe Kur'an okumaya sessiz kalamaz itirazımı erteleyemezdim.
Görünen o ki CHP "eski tas eski hamam "derler ya işte öyle ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü milletin inancı ve milletin değerleri ile barışamıyorlar. Kur'an'ın Türkçe okunamayacağını ne zaman kavrayacaklar?
12 Eylül 1980 Mamak Askeri Mahkemelerinin sağcı solcu İslamcı ayırmadan baş İŞKENCECİ Başsavcısı NURETTİN SOYER’İN oğlu CHP’li İzmir Belediye Başkanı Tunç SOYER İzmir Belediyesi adına Hz. Muhammed'e hakaret içerikli karikatürler yayınlayan Charlie Hebdo'nun çizerlerini 'festivale' davet etti.
Neyse ki bir kazaya sebebiyet vermeden İzmir Valisi olaya elkoydu meseleyi halletti.
"Suyu dövsen de olur mu şeker? Cinsini sevdiğim cinsine çeker!"
Öz deyişi ne kadar manidar!
İstanbul Belediye Başkanı seçimleri sırasında Eyüp Camii’nde Yasin Suresinden bir bölüm okuyan CHP’li Ekrem İmamamoğlu Türkçe Kur'an okuttu.
"Bizim uşak" deyip oy veren Karadenizliler
Trabzonlu hemşehrimiz diyerek oy verenler bu duruma ne diyorlar acaba?
Her iki başkan da yaptıkları teşebbüs ve icraattan dolayı aziz milletimizden özür dilemeliler.
CHP Genel Başkanı geçtiğimiz günlerde kahvehanelerde kağıt oynama konusunu önemsemiş ve öneri olarak zikretmiş şimdi ise; kumar oynayandan, uyuşturucu ticareti yapanlardan vergi alınmasına dair akla ziyan teklifte bulunmuş sonra da sözlerini açıklamaya çalışmıştı. Sanıyorum bazı CHP’liler bir defa daha sukutü hayale uğramış olmalılar ama nafile... Bize özgü siyasi partiler yasası değişmediği sürece böyle şeyler olacaktır.
Mesela CHP’ye oy veren seçmenler belediye başkanlarının skandal faaliyetleri ve genel başkanlarının önerileri ile iktidara nasıl geliriz diye sorguluyorlar mı dersiniz?
Öte yandan herhangi bir yanlışlığın düzeltmenin yolu ya da alternatifini belirlemek "dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" olmamalı.
Oy vermek sorumluluktur.
Kimi kime tercih ettiğiniz önemlidir. Ancak oy vermek sizin adınıza iş yapmak için görev vermektir. O halde oy verirken sizi temsilini istediğinize oy vermelisiniz.
Seçmenin seçimlerde herhangi bir adayı kazandırmak gibi bir sorumluluğu yoktur. Bilakis nasıl bir yönetici istiyorsa ona oy verme tercihinde bulunabilir.
Seçilmek isteyenler ile oy isteyenler de toplumun genel kabullerini ve ölçülerini dikkate almalı halkın önüne çıkmalı, aday çıkarmalı, sorumluluğu halkın üzerine atmamalıdır. Çıkan sonuçtan seçilemeyecek adaylarla seçmenin karşısına çıkanlar da sorumludurlar. "Bize mahkumsunuz" bize oy vermeyip de kime oy vereceksiniz mantığının siyasal sonuçları görülmüştür. Halk kimseye oy vermeye mecbur değildir. Ancak siyasi partiler halkının huzuruna çıkarken halkın beklentilerini gözetmek zorunluluğu vardır. Zaten bizim oyumuz seçilmeye yetiyor mantığının sonuçları ortadadır.
Oy verdiğiniz partinin faaliyetlerini takip etmek, gerekli yapıcı uyarıları yapmak oy vermek kadar seçmen sorumluluğudur.
İmamoğlu’na oy verenler Türkçe Kur'an okutulmasını sorgulayıp itirazlarını ifade ettiler mi?
Sorgulanmaması, itiraz edilmemesinin sonucu olarak; Kanıksanır. Devamı gelir.
Oy vererek bir anlamda vekalet verdiğiniz ve yetkilendirdiğiniz için sizin de manevi sorumluluğunuz derinleştikçe derinleşir.
Türkiye'nin önemli sorunlarından birisi de partizanlık yaparak oy verdiği siyasetçilerin faaliyetlerinin sorgulanmaması olumlu eleştiri ve tekliflerde bulunulmamasıdır.
Parti ayırmadan merakımdan soruyorum oy veren bir şahıs partisinin bütün yaptıklarını beğeniyor mu? Beğenmiyorsa yanlışlarını görünce parti yetkililerine zahmet edip neme lazım demeden yazılı sözlü uyarı yapma cesareti feraseti gösteriyorlar mı? Mesela kaynak suların yüzde doksan üzerinde yabancılara satıldığı iddia edilmektedir. Kaynak suyun ve suyun hayati öneme sahip olduğunu, su işletmelerinin özel şirketlere ait olması yabancılara satma hakkı vermeyeceği, işletemiyorlarsa devlete bırakmaları gerektiğini bunun için gerekirse yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini önerdiniz mi! yoksa dost sohbetlerinde "dedikodu" modunu geçmeyen eleştiriler yaparak kendi kendilerinizi tatmin edip, "ben söyledim abi" diyerek kendinizi rahatlatıp ve partililerden kendisine bir zarar gelmeden kendisinin muhalif olduğunu düşündürmeden mi yapıyorsunuz?
Bir başka yandan da seçmen kendisini seçtiğinin konumunu korumak zorunda hissetmez. Halk sizi seçer bir yerlere getirir konumunu korumak, halka kendini beğendirmek siyasetçiye kalmış bir iştir. Yoksa ben bana düşeni yapmayayım ama sen beni seçmek zorundasın! Mantalitesi çok gerilerde kaldı bunu anlamamak vahim sonuçları görmemek olur.
Ne diyelim.
"Neye layıksanız öyle idare edilirsiniz" kesin düsturdur.
Dürüstlük, çalışkanlık, üstün meziyet beklemek önce kişinin bizzat kendi hasletleri olmalı değil mi!
Yazının asıl konusuna gelirsek;
Sonuç olarak CHP’li İzmir Belediye Başkanı Tunç SOYER’in Hz. Muhammed'e hakaret içerikli karikatürler yayınlayan Charlie Hebdo'nun çizerlerini 'festivale' daveti, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Türkçe Kur'an okutması toplumda çok tehlikeli sosyolojik sonuçlar doğuracak, milleti derinden yaralayacak eylem ve teşebbüstür. Her iki siyasetçi de yaptığı hatadan dönmeli ve halktan özür dilemelidirler.
Vesselam..
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN
http://bncmedyahaber.com/yazar-turkce-ezan-ve-turkce-kur-an-395.html
|
||||||||||||||
|