Ruhumuza Ağır Gelen Sınırlar
Fıtratımız özgürlük ve rahatlığa müptela olduğu için midir, engeller oldum olası çekilmez gelir. Aklımızın her an, her saniye farklı zaman ve olaylara gitmesi gibi, bedenen de, aynı anda farklı yerlerde olmak bana hep cazip gelmiştir. Fakat sınırlar, daima bizleri sınırlamaktadırlar.
Bizleri hayata bağlayan, gözlerimizi açınca tebessüme sebep olan, uykuyu değil uyanıklığı tercih etmemize vesile olan hayaller varsa tutunduğumuz, koşmak ister delicesine ruhumuz. Bazen içi içine sığmayan çocuklar gibi coşar dururuz. Öyle zamanlarda kapalı mekânlar, dar gelir insana. Gökyüzüne hasretle bakmak, bir ağacın altında oturmak, bir köpeğe sarılmak, bir atla dörtnala koşmak. “Bu BEN’im” dersiniz, açık havayı içine çeken, deli bir enerji ile kendini bulan BEN. Bazen yalnızlıktır en büyük huzur, bazen de birkaç dostla teselli bulunur. Tam tersi bir ruh hali ile sıcak ve dar bir mekânın içinde, kahve kokusunu içine çekmenin keyfi, hiçbir şeyde yoktur. Kısacası insan da duyguları da farklı iklimlere uyumludur. Gönül nerede ferahlık hissederse, en çok da orası iyi gelir gönlümüze. Yalnızlığın en derin dinginliğinde, yine “bu BEN’im” dersiniz engin bir deniz gibi dalarsınız içinize. Bunların hepsi tercihlerimizse de, tercihimiz olmayan şeyler gündeme gelirse, çıkmaz sokağa giren bir ihtiyar gibi diz çöker kalırız halsiz ve de keyifsizce. İşte öylesine bir demde, pandemi yasakları ile gökyüzüne müptela iken gözlerim, kısıtlanmaya sitemlerde yüreğim. Dostlar ve dostluklar için kanat çırparken kalbim, yalnızlığa gömülmek, hiç ister mi benliğim? Hayallerim, dar bir mekâna hapsolmayacak kadar genişken, karantina günleri ile içi daralan ben….
…….
Nefes almak istiyor ruhum
Kafesteki kuşlar ne hissediyorsa, şimdi aynen onu yaşıyorum
Ruhumun etrafında, demir parmaklıklar var gibi daralıyorum
Bu gece şarkılar mı suskun, yoksa ben mi duyamıyorum?
Hani o sessizliğe anlam katan ahenkler, şimdi neredeler?
Kuşlara özgürlük ve mutluluk fısıldayan hislerim, bu gece neden beni terk ettiler?
Tüm gülücüklerimin yerinde tuhaf bir keder
Gözlerim, tebessüm yerine neden hüzünlüler?
Bu sarsıntı da ne? Bir deprem var sanki beynimin derinliklerinde?
Gökyüzünü süsleyen yıldızlar da kayboldular sanırım, sarsıntı ile…
Söylesene ruhum, bu depremin kaynağı ne?
Hangi enkazın altında kaldı ki yüreğim, bu denli ezilmekte.
İnce biz çizgi ile bölünmüş gibi karanlık ile dolunaylı gece,
Geçmek istemiyorum çizginin karanlık bölgesine
Hep orada kalmanın iksiri, çaresi kimde?
Bir hekim gerek belki de kararan gecelerimin, yeniden aydınlığa dönmesine
Karanlığı geçmek için koşmak istiyorum sadece.
Belki bir ışık, belki bir yıldız görmenin derdinde.
Açtığım tüm pencereler cansız ve sönük görünse de gözüme
Biliyorum ki sabah yeniden doğacak güneş pencereme.
YAZININ DEVAMI İÇİN BURAYI TIKLAYIN
http://bncmedyahaber.com/yazar-ruhumuza-agir-gelen-sinirlar-345.html
|
||
|