Reklamı Geç
HABER DETAY
Amiral Gürdeniz’den Çavuşoğlu’na: "İntiharla eş değer"
Mavi Vatan’ın isim babası emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Lozan’ı hedef alan açıklamalarına sert tepki gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş belgesi Lozan’ı küçük görmenin “varoluş nedenimizi yok saymak" olduğunu belirten Gürdeniz, "Lozan’ı bugünkü Mavi Vatan koşullarına bağlayarak eleştirmek Türkiye’nin denizcilik tarihini bilmemek anlamına gelir" ifadelerini kullandı, Ankara’ya "Zaman Lozan üzerinden Atatürk’ün ipine sarılmaktır" çağrısı yaptı. Veryansın Tv’ye konuşan Gürdeniz, Çavuşoğlu’nun Kıbrıs müzakereleri ile ilgili ifadelerinin de federal çözüm anlamına geldiğini vurguladı, "Ben bu durumu intiharla eş değer görüyorum" dedi.
18 Eylül 2020 - Cuma 11:13
GÜNDEM

Veryansın Tv'nin haberine göre; 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 16 Eylül’de bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada Türkiye ve bölgenin gündemine dair dikkat çeken mesajlar verdi.

Kıbrıs müzakereleri ve Yunanistan ile görüşmelere ilişkin açıklamalar yapan Çavuşoğlu "Geçmişteki anlaşmaları büyük başarı öyküsü diye ders kitaplarında ilkokulda anlatmaya çalıştılar bizlere ama maalesef işte görüyoruz" sözleriyle de Lozan’ı hedef aldı.

‘LOZAN CUMHURİYETİN DOĞUM BELGESİDİR’

Çavuşoğlu’nun açıklamalarını Mavi Vatan'ın isim babası emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Veryansın TV’ye değerlendirdi. Lozan Antlaşması’nı "Anadolu’nun bin yıllık yurdumuzu işgal ve kanlı bir kurtuluş mücadelesi sonrasında Türk medeniyetine, Türk Milleti’ne iadesinin şanlı bir belgesidir. Vatanımızı bize iade eden belgedir" sözleriyle tanımlayan Gürdeniz, Lozan’ı eleştirmenin Türkiye’nin varoluş nedenini yok saymak anlamına geleceğini vurguladı. Gürdeniz şöyle konuştu:  

"Lozan’ı küçük görmek geçmişimizi küçük görmekle ve varoluş nedenimizi yok saymakla eş değerdir. Lozan’ın imzalandığı dönemde Osmanlının denizci olamayışının mirasını ve donanmasızlığın bugün Mavi Vatan dediğimiz alanda yarattığı yansımaların zorluklarını iyi anlamak gerekir. Osmanlıdan donanmasızlığın da devralındığını unutmamak gerekir. Lozan’daki delegasyonumuzu, Meis’i ya da Ege’deki bazı adaları anavatana katamadıkları için eleştirmek büyük haksızlık olur.  Zira deniz coğrafyasında bir adayı almak adayı işgal etmekten ziyade, topraklarımıza kattığınız ve egemenlik tesisi ettiğiniz bu adayı korumak çok önemlidir. Donanmanız yoksa nasıl korursunuz?

‘DENİZ TARİHİNİ BİLMEMEK ANLAMINA GELİR’

Unutmayın ki 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edildiğinde Karadeniz’de 1-2 tane küçük karakol gemisi hariç, maalesef donanmanın pervanesi dönen, topu atan tek bir gemisi dahi yoktu. O nedenle Lozan’ı bugünkü Mavi Vatan jeopolitik koşullarına bağlayarak eleştirmek Türkiye’nin deniz tarihini bilmemek anlamına da gelir. Unutmayalım ki Osmanlı imparatorluğu 20. yüzyıla donanmasız girmiştir. Donanmasızlığın en büyük sebebi de 2. Abdülhamit döneminin donanmayı Haliç’e hapsetmesi, son zamanlarda modern gemiler tedarik edilse bile onların dahi denize çıkışının engellenmesidir. 

‘ZAMAN ATATÜRK’ÜN İPİNE SARILMAK ZAMANI’

Donanmasızlık Balkan Savaşı sırasında Ege Adaları’nın 3 ay içinde hemen hemen tümünün elimizden çıkmasına neden olmuştur. Bugün Lozan’a atıfta bulunanların 20’inci yüzyıl başlarında Osmanlı donanmasının ne durumda olduğunu iyi analiz etmeleri gerekir.  Zaman Lozan’ı eleştirmek değil Lozan üzerinden Mustafa Kemal Atatürk’ün ipine sarılmak zamanıdır."


ÇAVUŞOĞLU’NUN ‘KIBRIS’ AÇIKLAMALARI

Gürdeniz, Çavuşoğlu’nun ‘KKTC'de seçimden sonra önce gayri resmi bir araya gelmek lazım. Zaman belirlemek lazım. Sonuç odaklı belli bir zaman içinde bu işi bitireceksek, o zaman müzakerelere başlamanın bir anlamı var.’ ifadelerini de yorumladı. Gürdeniz "Bu sürecin BM öncülüğünde takvim odaklı, sonuç odaklı olması demek Crans Montana vizyonunun tekrar Türkiye ve KKTC’nin önüne getirilmesi demektir. Bu da sonuçta federal çözüme giden yolun kapısını açmak demektir" ifadelerini kullandı. 

'BEN BU DURUMU İNTİHARLA EŞ DEĞER GÖRÜYORUM’

Gürdeniz Kıbrıs’taki fedaral çözümün sonuçlarını anlattı:  

"Sonuçta garantörlük haklarının ortadan kaldırılması, Güzelyurt’un bırakılması, Maraş’ta şu anda yürütülen faaliyetlerin durdurulması ama en önemlisi KKTC’deki Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk askeri gücünün geri çekilmesi demektir. Tabii bu sürecin sonunda şu anda Magosa’da inşası planlanan, çalışması devam eden Türk deniz üssü projesinin de tamamen durdurulacağını vurgulamakta fayda var. Ben bu durumu intiharla eş değer görüyorum. Hegemonyanın el değiştirdiği, bütün dengelerin yerinden oynadığı bir dönemde hala soğuk savaş paradigmasına, soğuk savaş paradigmasının gereklerine sadık kalıp kenar kuşağın jeopolitik vizyonunda yer alan birleşmiş Kıbrıs idealine sahip çıkmak önce Mavi Vatan’ı daha sonra da Türkiye’nin güney jeopolitik ekseninin geleceğini kaybetmek demektir."

ÇAVUŞOĞLU’NUN ‘ÖNKOŞULSUZ GÖRÜŞME’ MESAJI

Çavuşoğlu’nun ‘Yunanistan ile önkoşulsuz görüşmeye hazırız’ mesajlarını da değerlendiren Gürdeniz 
"Yunanistan Türkiye’ye ön koşul empoze ederek ve bu ön koşulunu gerek AB gerek ABD üzerinden  Türkiye’ye çeşitli tehditlerle, çeşitli gambot diplomasisi uygulamaları ile dayatırken, Türkiye’nin Yunanistan’dan ön koşul istemeden görüşmelere başlama vizyonunu uygun görmüyorum. Halbuki Türkiye’nin görüşmelere oturmak için özellikle Yunan Cumhurbaşkanının geçen hafta yaptığı kışkırtmaları genelleştirerek adaların silahsızlandırılma ön koşulunu ileri sürebilirdi. Bu yapılmadı. En azından bu alanda Yunanistan’dan yapıcı bir hamle beklenebilirdi. Bu yapılmadı" sözlerini kaydetti.

Gürdeniz Ankara’ya "Türkiye’nin yapması gereken ‘grace period’ dediğimiz lütuf periyodundan sonra Oruçreis gemimizin 26. Doğu Boylamına, yani Girit’in doğusundan geçen boylama dayanan yeni bir NAVTEX’le sismik çalışmalarına devam etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum" çağrısında bulundu.

‘ATLANTİK SİSTEMİ TÜRKİYE’NİN HASMIDIR’

Mavi Vatan meselesi, deniz yetki alanları ve Kıbrıs’taki jeopolitik durumun Libya ve Suriye’deki gelişmeler ile iç içe olduğunu vurgulayan Gürdeniz, "Avrupa Atlantik sistemin baskısı altında Türkiye’nin Mavi Vatan sınırlarına, KKTC’nin geleceğine yönelik vizyonuna ve Suriye ile Libya’daki duruma yönelik çözüm bulmak mümkün değildir. Çünkü Avrupa Atlantik sistem bir taraftır. Türkiye’nin hasmıdır. Bunu görmeden, Türkiye’nin hala soğuk savaş güç dengeleri ve soğuk savaş paradigması ile hareket etmesini anlamak imkansızdır. O nedenle Suriye, Libya, Kıbrıs ve deniz yetki alanlarımızda yaşananlar (hem Ege hem Akdeniz’de) iç içedir. Bu 4 alanın dengeli bir şekilde yürütülmesi gerekir. Burada Avrupa Atlantik sisteminin baskıları, tavsiyeleri yerine Türkiye’nin kendi gücüne ve Asya güçleri ile ilişkilere güvenerek ve dayanarak yeni rotalar çizmesi gerekir" dedi. 

 

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.