Reklamı Geç
HABER DETAY
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 46. Yıldönümü
Kıbrıs Barış Harekatı nedir, nasıl planlandı? Kıbrıs Barış Harekatı ne zaman yapıldı? İşte detaylar…
20 Temmuz 2020 - Pazartesi 16:24

 

KIBRISLI TÜRKLER ADADA YILLARCA RUM ZULMÜ GÜRDÜ

1. Dünya Savaşı sonunda yapılan Lozan Antlaşması ile de Türkiye, Kıbrıs Adası’nın İngiltere’ye ait olduğunu kabul etti. Böylece Kıbrıs konusu 1950’li yıllara kadar Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde yer almadı. Sömürgeci İngiltere, Osmanlı’nın dağılması sonrası ilhak ettiği Kıbrıs topraklarını yıllarca elinde tuttu. Rumların sürekli Enosis (Yunanistan’a katılma) planları çerçevesinde İngiliz askerleri egemenliği altındaki adada binlerce Müslüman Kıbrıs Türk’ü Rumlarca hunharca katledildi. 1960 yılında garanti devletlerinin garantörlüğünde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ömrü de kısa süreli oldu. Çünkü Enosis iddiasında bulunan Rumlar yaptıkları saldırılarla sürekli Müslüman kanı dökmeye devam etti.

 

 

ENOSİS

Enosis, Megali İdea hedefi çerçevesinde Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını, ilhak edilmesini ifade etmektedir. Kelime anlamı ile “ilhak “ demek olan Enosis (yani adanın Yunanistan’a bağlanması) ilk Megali İdea haritasının çizildiği 1791 yılından beri gündemde olan bir konudur. Bir anlamda Kıbrıs sorununun da bu tarihten itibaren var olduğu söylenebilir. Yunanistan’ın Kıbrıs’ı talep etmesi ise 30 Aralık 1918 yılında gerçekleşti. 18 Ekim 1828 tarihinde İngiltere, Rusya ve Fransa’ya bir nota veren Yunanistan, resmen ilk kez Enosis fikrini ortaya atmış ve adanın kendisine bağlanmasını istemiştir. Rumların Enosis hayali hâlâ varlığını sürdürmektedir.

 

İLK MÜDAHELE GİRİŞİMİ VE ABD’NİN TEPKİSİ

Türkiye, Londra ve Zürih antlaşmaları ile adaya müdahale edebilirdi. Bu çerçevede 1964 yılında İsmet İnönü hükümeti TBMM’den Kıbrıs’a müdahale yetkisi aldı. Hükümetin aldığı müdahale yetkisi ve 7 Haziran’da adaya müdahale edeceğini açıklaması Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri’ni karşı karşıya getirdi. ABD Devlet Başkanı Johnson 5 Haziran’da Başbakan İsmet İnönü’ye içeriği kaba ve sert olan bir mektup gönderdi. Tarihe Johnson Mektubu olarak geçen ünlü mektupta Türkiye’nin adaya yapacağı müdahalenin iki NATO ülkesini (Türkiye ve Yunanistan) savaş durumuna sokacağı, bunun kabul edilemez olduğu, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye karşı yapacağı olası bir müdahalede NATO’nun Türkiye’nin yanında olmaya bileceği ve ABD’nin 1947 antlaşması çerçevesinde Türkiye’ye verdiği askeri malzemelerin bu müdahalede kullanılamayacağı sert cümlelerle ifade edildi. Türkiye’nin en çok güvendiği müttefiki Amerika’dan aldığı diplomatik teamüllerin dışında yazılmış bu mektup Türkiye’de hayal kırıklığına sebep oldu. Bu mektup Türkiye’nin uluslararası arenada ne kadar yalnız olduğunu da açıkça göstermişti. Amerika açık bir şekilde Türkiye’yi tehdit ediyordu. Mektuptan sonra Başbakan İsmet İnönü Kıbrıs’a müdahale fikrinden vazgeçmek zorunda kaldı.

 

 

Kod adı: Atilla Harekâtı

Parola: Ayşe tatile çıksın

 46 yıl önce tarihe adını yazdıran Kıbrıs Barış Harekâtı adayı barışa kavuşturdu.

 

20 Temmuz 1974 Cuma sabahı başlayan Kıbrıs Barış Harekatı, Girne Yavuz Sahili‘ne çıkarma yapmakla başladı. Girne‘ye inen askerlerimiz, Rumlar‘ın yoğun havan topu ve makineli atışlarıyla karşılaştılar. Düşman, tank taaruzunu da ihmal etmedi. 50. Piyade Alayı‘mız, isabetli topçu atışlarıyla düşmanı püskürtmeyi başardı.

Kayseri -Erkilet Havaalanı‘ndan hareket eden havacılarımız da, paraşütle Lefkoşe yakınlarında, düşmanın tam ortasına indiler. 4.100 kişiden oluşan indirme tugayımız Girne yönünde harekete geçti. Şiddetli çatışmalar oldu. Hedefledikleri yerleri alamayan Rumlar geri çekilmek zorunda kaldılar.

 

 

Türkiye‘den Kıbrıs‘a giden kuvvetlerimiz Girne‘yi ele geçirdi. Paraşütçülerimiz Lefkoşe‘ye girdi. Çatışmalar Ada‘nın tamamına yayıldı. ABD ile iletişim halinde olan Başbakan Ecevit ve Hükümet‘in CHP kanadı ateşkeste acele ediyordu. Erbakan ve Hükümet‘in MSP kanadı harekatın sonuna kadar sürdürülmesi taraftarıydı. Genelkurmay da aynı görüşteydi. 22 Temmuz 1974 günü, BM Güvenlik Konseyi ateşkes istedi. Askerlerimiz, akşama kadar varmak istedikleri günlük hedeflere ulaştı ve BM‘nin ateşkes kararına uydu.

Türkiye‘den Kıbrıs‘a giden kuvvetlerimiz Girne‘yi ele geçirdi. Paraşütçülerimiz Lefkoşe‘ye girdi. Çatışmalar Ada‘nın tamamına yayıldı. ABD ile iletişim halinde olan Başbakan Ecevit ve Hükümet‘in CHP kanadı ateşkeste acele ediyordu. Erbakan ve Hükümet‘in MSP kanadı harekatın sonuna kadar sürdürülmesi taraftarıydı. Genelkurmay da aynı görüşteydi. 22 Temmuz 1974 günü, BM Güvenlik Konseyi ateşkes istedi. Askerlerimiz, akşama kadar varmak istedikleri günlük hedeflere ulaştı ve BM‘nin ateşkes kararına uydu.

 

Kıbrıs‘ın bundan sonraki durumunu, 8 Ağustos 1974 günü yapılacak Cenevre Konferansı belirleyecekti.Dış İşleri Bakanı Turan Güneş başkanlığındaki Türkiye heyeti Cenevre‘de milletimizi temsil ettiler. Rumlar‘ın istekleri bitmek bilmiyordu. Kıbrıs‘ın tamamında söz sahibi olmak niyetine idiler. Bu görüşlerinden taviz vermiyorlardı. Türkler, Limasol ve Larnaka ile, ele geçirdikleri köyleri boşaltmış olmalarına rağmen; Rum Muhafız Alayı ve E.O.K.A çeteleri, ele geçirdikleri yerleri tahliye etmek istemiyorlardı. Bu tek taraflı tutum antlaşma yapmaya fırsat vermedi. Dış İşleri Bakanı Turan Güneş, antlaşmanın olmadığını anlatan parolayı Başbakan Bülent Ecevit‘e bildirdi: "Ayşe tatile çıksın!"

Türkiye, 1. Harekatı anlaşma şartıyla durdurmuştu. Bu sağlanamayınca, 14 Ağustos 1974 günü "İkinci Barış Harekatı"nı başlattı. Türkiye, harekatın amacının "Kıbrıs‘ta barış ve emniyeti sağlamak ve bölgede barışın yerleşmesini gerçekleştirmek olduğunu" dünya kamuoyuna açıkladı. Planlı olarak, Doğu yönünden başlayan saldırı harekatı, daha sonra Doğu‘dan Batı‘ya bir dörtgen oluşturacak şekilde devam etti. Mehmetçiğin azim ve kararlılığı karşısında Rumlar tutunamadı. Lefke ve Magosa kurtarıldı ve Magosa - Lefke hattı oluştu. Harekat‘ın 3. gününde Kıbrıs‘ın yüzde 38‘i elimize geçmişti. Ateşkes ilan edilmesine rağmen, Rumlar Akıncılar köyünü kuşatmaya devam ettiler. 19 Temmuz 1974 günü yapılan bir harekatla, bu köy de Rum kuşatmasından kurtarıldı ve o zamana kadar ele geçirilen çizgiye dahil edildi.

 

Türkiye, 1. Harekatı anlaşma şartıyla durdurmuştu. Bu sağlanamayınca, 14 Ağustos 1974 günü "İkinci Barış Harekatı"nı başlattı. Türkiye, harekatın amacının "Kıbrıs‘ta barış ve emniyeti sağlamak ve bölgede barışın yerleşmesini gerçekleştirmek olduğunu" dünya kamuoyuna açıkladı. Planlı olarak, Doğu yönünden başlayan saldırı harekatı, daha sonra Doğu‘dan Batı‘ya bir dörtgen oluşturacak şekilde devam etti. Mehmetçiğin azim ve kararlılığı karşısında Rumlar tutunamadı. Lefke ve Magosa kurtarıldı ve Magosa - Lefke hattı oluştu. Harekat‘ın 3. gününde Kıbrıs‘ın yüzde 38‘i elimize geçmişti. Ateşkes ilan edilmesine rağmen, Rumlar Akıncılar köyünü kuşatmaya devam ettiler. 19 Temmuz 1974 günü yapılan bir harekatla, bu köy de Rum kuşatmasından kurtarıldı ve o zamana kadar ele geçirilen çizgiye dahil edildi. 

 

Bu arada, ABD ile Türkiye arasında yoğun bir diplomatik telefon trafiği yaşanıyor ve Başbakan ateşkese zorlanıyordu. Kıbrıs Barış Harekatı sonunda 498 şehit verilirken; 1.200 askerimiz de yaralanmıştı. Bu harekat, hem Türk, hem de Rumlar‘a "barış"ın kapısını açtı.

 

 

ADANIN ÖNEMİ

Kıbrıs, Türkiye açısından gerek güvenlik, gerekse tarihî yönden çok büyük önem arz eden bir adadır. Kıbrıs Türklerinin güvenliği milletlerarası anlaşmalarla teminat altına alınsa da Batılı devletlerin başını çektiği ittifak Ada’daki kazanılmış hakları ortadan kaldırmak için son yıllarda hamle üzerine hamle yapıyor. Kıbrıs, Türkiye’nin kara sınırı bulunmayan Akdeniz (güney) bölgesinin, dolayısıyla ülkenin güvenliği açısından çok önemlidir. Bu bölge ileride vuku bulacak bir savaş esnasında kara harekâtına maruz kalma ihtimali pek zayıf olan bir bölgedir. Fakat bölgenin Kıbrıs’ta mevcut düşman bir devlet tarafından gelecekte füze ve hava saldırısı ile çıkartma ve indirme eylemine (yani kara harekâtına) uğraması, Türkiye’nin orada da savaşı kabul etmesi ve mevcut cephelere bir yenisinin eklenmesi neticesini doğuracak ve Türkiye ister istemez bir kısım kuvvetini buraya bağlayacaktır. Bu bakımdan Türkiye’nin tek güvenli bölgesi olan Akdeniz bölgesini Rum saldırılarına maruz bırakacak imkân ve ihtimallere izin vermesi mümkün değildir. Bugün gelinen noktada Doğu Akdeniz’de bulunan zengin yeraltı kaynakları da göz önüne alındığında Kıbrıs’ın ve Doğu Akdeniz önemini bir kez daha ortaya çıkıyor. Türkiye, kendi ve Kıbrıs Türklerini bölgedeki haklarını her yönden korumak ve kollamak mecburiyetindedir.

 

 

ERBAKAN HOCA’NIN TARİHİ HAREKÂT EMRİ

Tarih 1974’ü gösterdiğinde iş başında bulunan Milli Görüş zihniyeti adada Kıbrıs Türklerine yapılan zulme daha fazla sessiz kalmadı. Garantör ülke olan Türkiye adına İngiltere’ye Kıbrıs konusunu görüşmek için dönemin Başbakan’ı Bülent Ecevit gitti. Ecevit’in uçağı daha Etimesgut Askeri Havaalanı’ndan yeni kalkmışken Başbakan Vekili Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Milli Güvenlik Kurulu’nu acil gündem koduyla topladı. MGK devam ederken yapılan bütün itirazlara rağmen Erbakan Hoca, dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’a gemilerin yola çıkması için o tarihi emri verdi. Dönemin CHP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit’in Batılı devletler ne der endişesine rağmen koalisyon ortağı MSP Genel Başkanı ve  Başbakan Yardımcısı Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kararlı tavrı sonrası akan kan durduruldu.

 

Dursun Ali BULUT / Milli Gazete

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.