Tam 128 gün geçti, Filistin, Gazze ve Kudüs’te yaşanan acımasız katliamlar devam ediyor. Bu kutsal topraklar, soykırımın acı izlerini her mahallede, her cadde ve her sokakta taşıyor. Masum bebeklerin çığlıkları, gökyüzünü yararak arşı alayı titretiyor. Dağlar, taşlar, toprak ve ağaçlar bu vahşet karşısında çaresiz, sessiz tanıklar.
Bir zamanlar bu topraklar, barış ve huzurun simgesiydi. Ancak şimdi, Siyonistler ve içimizdeki Siyonistleşenler bu topraklar için kendi vicdanını kaybetmiş gibi görünüyor. İnsanlığın oluşturduğu bu vahşet karşısında sessiz kalanları tarih mahkeme-i kübra da not ediyor?
Adeta dağlar, taşlar, toprak ve ağaçlar bu vahşet karşısında keşke elimiz, dilimiz, kalbimiz ve vicdanımız olsa da bu katliama müdahale edebilseydik. Keşke kalbimizdeki vicdanı diri tutup, Müslüman kardeşlerimizi ve oradaki masum insanları kurtarabilseydik diyor da ne yazıktır ki eli, dili kalbi, vicdanı olan 57 İslam ülkesi hala sessiz. Ancak çıkarları uğruna sessiz kalanlar, saffını adalet, barış, özgürlük hak ve hakikatten yana tesis etmeyenler kendi cehennem çukurları içinde kayboluyorlar, kaybolmaya mahkumlar.
Artık sessiz kalmak, bu zulme ortak olmak demektir. Bu acı gerçeği görmek ve sesimizi yükseltmek zorundayız. Vicdanlarımızdaki buğzu diri tutmalı, Müslüman kardeşlerimizin yanında durmalıyız. Çünkü sessizlik, tarihin en büyük haksızlıklarından biridir.
Safımızı belirlemek zorundayız. İyiden yana durup doğru yerde olduktan sonra sonuç ne olursa olsun, kazananlar biz oluruz. Biz seferden mesulüz, zafer de ancak Allah’ındır ve inanlara aittir.
Bildiğiniz üzere Akit TV’de her gece 23,30’da Gece Ajansını hazırlayıp sunmaktaydım. 5 Şubat pazartesi gece ajansına veda ettim. Şu an Her Pazartesi 20.30’da Söz Meydanı Programımı hazırlayıp sunmaktayım.
7 Ekim’den sonra yaşanan katliamların ardından, Allah’ın bize yüklediği sorumluluğu yerine getirmek adına gece ajansı ve Söz Meydanı programlarında 112 günde 100’den fazla program ve konukla yoluma devam ettim.
Bu programlar sayesinde, Gazze meselelerini gündeme taşıdığımızda, Siyonistlerin maskesi düştü. Ana akım medya, programlarımızı ve konularımızı takip ederek bu meseleleri işlemeye başladılar.
Amacım hiçbir zaman reyting olmadı, ancak yaptığım programlar Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda Türk televizyonlarında bazen de dünya televizyonlarında daima bir ilk olmuştur. Örneğin, İstanbul Sözleşmesi gibi aile değerlerimizi tehdit eden konuları, kimse konuşup işleyemediği dönemde cesurca Türkiye’de ilk programı yaparak ele almak ve Türkiye’nin çıkarlarını korumaktı. Programlar sözleşme feshedilene kadar devam etti. Sözleşme feshedilene kadar tüm programların hedefindeki maalesef ben ve konuklarımdı.
Türkiye’de eşcinsellik konusunda ilk belgeseli yaparak, bu durumun doğuştan olmadığını ve psikolojik bir rahatsızlık olduğunu eşcinsellerin anlatımı ile kanıtladım. Ayrıca, bu konuyu televizyonda ilk kez programlaştıran oldum. Telefon, tablet, televizyon ve bilgisayar gibi 3T 1B araçlarıyla ailelerin hedef alındığını ve vicdanların kurşuna dizilerek ailelerdeki rol model kaymasını ispatladım. Eşcinselliğin bir aile hastalığı olduğuna ve toplumun bir hastalığı olduğuna dikkat çektim. Kendimizi düzeltmedikçe, bu sorunların çözülmeyeceğini daima vurguladım.
Ayrıca, 2019’da başlayan salgınla ilgili olarak da Türkiye’de ilk TV programlarını yaparak, kamuoyuna salgının bir plan olduğunu ve aşı adı altında piyasaya sürülen teknolojik sıvıların güvenilir olmadığını açıkladım.
Ayrıca Mavi Balina gibi çocuklarımızı hedef alan yapay zekânın gerçek yüzünü açığa çıkararak, bunun oyun ve eğlence olmadığını, aslında bir yapay zeka tarafından kurgulandığını ilk kez belirttim. Bu oyunda, çocuklarımızın psikolojik olarak manipüle edilerek tehlikeli görevlere sürüklendiğini ve sonunda intihar etmeye yönlendirildiklerini detaylı bir şekilde açıkladım. Yüzbinlerce öğretmene, öğrenciye ve veliye yönelik verdiğim konferanslarla, bu oyunun derin etkilerini ve çocuklarımızın yaşadığı riskleri tüm ayrıntılarıyla düzenlediğim konferanslarda ücretsiz anlattım. Amacım, çocuklarımızın ruhsal sağlığını korumak ve onları bu tehlikeli tuzaktan uzak tutmaktı..
Sıraladıklarım bu yazıda aklımla gelenlerdi. İşte bu süreçlerdeki tek amacım, İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali, ağzımda bir katre su taşıyabilmek ve Allah’ın rızasını kazanabilmekti.
Şimdi birileri kalkıp, programda AK Parti Milletvekili Sayın Hasan Turan’a okuduğum mektubun belgelerini sorgulayarak, beni münafıklıkla suçluyorlar. Yeniden Refah Partisi ve Saadet Partisi’ne çalıştığımı ve iktidarı yıpratmakla itham ediyorlar. Ancak bu cahiller, beni gerçekten tanımıyorlar. AK Parti üyesi olduğumu, daha önce tanıtım medya başkanlığı yaptığımı bilmiyorlar. AK Partili olmak, özeleştiri yapmamak anlamına mı geliyor, anlayamıyorum.
Onlara cevabım şu olacak: Toplumun lehine olmayacak bir konuyu, muhalefet ya da iktidar gözetmeksizin özeleştiri yapmaktan geri durmayanlardanım. Bölücü terör örgütleri desteklenmediği müddetçe, yurdumuzu ilgilendiren konularda sahiplenerek özeleştiri yapmaktan çekinmem. Amacım, her zaman ülkemin kazançlı çıkmasıdır. Sifonu; banyo, oturma odası ev, mahalle, şehir, ülke kokmadan çekenlerdenim ve maalesef yine birilerinin hiç hoşuna gitmeyecek halının altına süpürülenleri, hasır altı edenleri, başını kuma gömenleri deşifre edenlerdenim. Bu durumu “Çözülmeden Çözüme” başlıklı yazı dizimde de görebilirsiniz.
Buradaki amacımız, vatanımızın çıkarları doğrultusunda yapılan özeleştirilerimizi aktarmaktır. Lütfen okuyunuz. https://www.muhammetbinici.com.tr/cozulmeden-cozume/
Şehidimiz Danya evladımız ile ilgili belgeleri açıklamadan önce altını çizmek istediğim önemli bir husus var. AK Parti İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Turan, vicdanlı bir insandır ve yakinen tanırım. Sayın Turan, milletvekili olmadan önce de sonra da aynı dürüstlük ve samimiyetle hizmet etmiştir. Ayrıca, TBMM İdare Amiri ve Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı olarak görev yapmaktadır. Ancak, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı olarak yaptığı işleri anlatmak riya olacağı için bu yazımda bahsetmek istemiyorum. Sayın Turan’ın samimiyetini ve vicdanını korumak adına bu benim bilinçli bir tercihimdir. Bu sebeple affınıza sığınıyorum. Sayın Turan, programda tüm soruları samimiyetle cevaplamıştır. Kesilmiş kısımlar yerine, programın tamamını izlemenizi tavsiye ederim, böylece Sayın Turan’ın derin hassasiyetini ve samimiyetini daha iyi anlayabilirsiniz.
PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!..
PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!..
https://youtu.be/jmUBnqNygpo
Şimdi, Şehidimiz Danya’nın mektubuna geçelim…
Öncelikle, Danya Ebu Muhsin 11-12 yaşlarında, ilkokulu bitirme aşamasında olan bir çocuk.
Gazze Hanyunus doğumlu
Kardeşleri, anne ve babası hepsi şehit olmuş.
Bu mektup, Arap dünyasında ve Gazze’de birçok platformda yayınlandı. Gece Ajansı’na konuk olarak davet edip birlikte birçok program icra ettiğimiz İlahiyatçı, yazar, eğitimci Ahmet Ziya İbrahimoğlu mektubu Türkçeye tercüme etti ve yayınlamadan önce, Gazze’de yaşayan ve Danya kızımızı yakından tanıyan Gazze’li Muhammed Ali tarafından doğrulandı.
Tarih: 28/12/2023
Konuşmaları buradan sesli olarak yayınlayamıyorum yazışmaların noktasına virgülüne dokunmadan dikkatinize sunuyorum.
Evet Ahmet Ziya Hocam, Mektubunu tercüme ettiğiniz şehide kızımızın yaralı olduğu, ayaklarının kesildiği ve ailesini kaybettiği aynen vâkidir. Han Yunus Nasır Hastanesi’nde tedavisi esnasında yatağında iken tank mermisi onu hedef aldı ve şehit düştü. Yukarıda gördüğünüz resim Onun şehit edilmeden önce tedavi gördüğü hastahane odasındaki yatağını gösteriyor. Filistinlilerin kaderi bu galiba? Allah’a hamd olsun, biz kaderimize razı olarak Allah’a teslim olduk. 28/12/2023
Gazze / Muhammed Ebu Ali
Yine gerçek bir mektupta geçen gerçek bir olayı anlatarak satırlarıma son vermek istiyorum.
Harzemşah Celaleddin tarafından kaleme alınan mektupta Moğollar, Harzemşah’ı abluka altına alıyor. Celaleddin Harzemşah, dönemin halifesi ve Selçuklu’dan yardım istiyor ancak kimse yardıma gitmiyor. Moğollar, Harzemşah’ı yenerek her yeri tarumar ettikten sonra rotalarını Bağdat’taki halifeye çeviriyorlar. Bağdat’ı ele geçirip halifeyi atının kuyruğuna bağladıkları bir çuvala koyarak sokaklarda dolaştırıp çuvalın içinde sürüklenen halifeyi feci şekilde şehit ediyorlar. Ardından, Selçuklu’yu kuşatan Moğollar, taş üstünde taş bırakmıyorlar Konya’yı işgal edip sarayı da ele geçiriyorlar.
Celaleddin Harzemşah’ın mektubundaki son satırlar ise şöyle diyor: “Eğer bize yardım etmez ve güçlerimizi birleştirmezsek, biz yeniliriz ve bu gün bize olan yarın size olur.”
Şimdi, bu örnekten de yola çıkarak hem Türkiye’yi hem 57 İslam ülkenin tamamını uyarıyorum: “Eğer bugün bir araya gelip güçlerimizi birleştirmezsek, bugün Gazze’ye olan yarın hepimize olur.”
Ezcümle, hamaseti bir kenara bırakıp akılcı davranalım. Aksi takdirde, bugün Gazze’ye ve Kudüs’e olanlar, yarın bize ve sizlere olur…
|
||
|