Teğmen Krizi ve Askerlik Anlayışı: Geçmişten Günümüze Derin Bir Bakış
Asker ve Ruh Temizliği: Bir İnceleme
Son günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yaşanan teğmen krizi, aslında birbirlerine besledikleri ark niyetlerin ve değişik ideolojik tutumların bir yansıması gibi görünüyor. Bu içsel çekişme, çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'de büyük bir huzursuzluğa neden oldu.
Gelin bu meseleye tarihsel bir perspektifle bakalım:
1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nde, Müslüman Türk yurdu için kaderini değiştiren Alparslan, ordusuyla bir Cuma namazını kıldıktan sonra fetihe ulaştı. Aynı şekilde, Fatih Sultan Mehmet de ordusuyla bir Cuma namazını kıldıktan sonra İstanbul'u fethederek bir çağı açıp kapattı.
Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluş savaşında kılınan namazlar, ettiği dualar ve kendi selasını okuduktan sonra şehadete koşan Mehmetçikle zafer elde etti. Bu tarihsel olaylar, Müslüman Türklerin kahramanlık ve zaferlerini dinle iç içe geçirmiş, toplumun ortak değerleri haline gelmiştir.
Ancak, günümüzde TSK'daki teğmen krizi, toplumda endişe ve huzursuzluğa yol açmış durumda. TSK'nın tarih boyunca sahip olduğu birlik ve beraberlik ruhunu zedeleyen bu durum, Müslüman Türk toplumunu derinden etkilemiştir.
Bu noktada, önemli olan bir soru ortaya çıkıyor: TSK'nın içsel huzursuzlukları, tarihsel değerlere ve birlik ruhuna zarar veriyor mu? Türkiye'nin tarihindeki zaferler, ordu ile millet arasındaki güçlü bağın bir sonucudur. Bu bağın zedelenmesi, toplumda çeşitli soru işaretlerine neden oluyor.
Yine günümüzde, askerlik kavramı oldukça geniş bir yelpazede değerlendirilmekte ve sadece bir meslekten öte, bir yaşam biçimi olarak algılanmaktadır. Askerlik, sadece silah taşıma ve savaşma yeteneği değil, aynı zamanda bir bireyin içsel dünyasını şekillendiren bir deneyimdir. Bu bağlamda, asker kelimesinin kökenine indiğimizde, onun taşıdığı mananın derin ve kapsamlı olduğunu keşfederiz. Ayın sesiyle yazılan "asker," aslında uluhiyet ve ruhiyet gibi manevi boyutları içinde barındırır. Ulviyeti Ruhiye demek olup anlamı; yüksek bir ruh yapısıdır.
Bu kelimenin etimolojik yapısında ayın sesi olan 'A' (ayın ع ) harfiyle başlaması, bir bakıma manevi bir yükselişi temsil eder. Asker, sadece dünyevi bir varlık değil, aynı zamanda manevi bir varlık olma yolunda ilerleyen bir kişidir. Bu noktada, “asker” kelimesindeki “S” (sin ﺱ ) harfi ile Selamet-i Fikriye kavramı devreye girer ki “Selamet-i Fikriye” sağlam ve doğru düşünceyi ifade eder. Askerin, doğru düşünceye ve temiz bir gönüle sahip olması, bu ruh yapısının oluşturulmasında temel unsurlardır.
“Asker” kelimesindeki “K” (kef ك ) harfi, “Keramet-i Tabiye demek olup” seziş ve yöntem buluculuk anlamlarına gelir. Askeri eğitimde Keramet kitabının öğretilmesi, zor durumlarda çare bulma sanatı ve bilimini içerir. Bu, sadece savaş alanında değil, aynı zamanda günlük hayatta karşılaşılan zorluklarla baş etme yeteneğini geliştirmeyi amaçlar. Riyazet, vücut dayanıklılığına vurgu yaparak, askerin fiziksel ve ruhsal olarak güçlü olmasını hedefler.
Ancak, günümüzdeki askeri eğitimde, bu değerlerin ne kadar vurgulandığı ve anlaşıldığı sorusu gündeme gelmektedir. Masonik öğretilerin etkisi altında mıyız, yoksa geleneksel askeri değerlerle mi yoğruluyoruz? Bu, günümüzdeki eğitim sistemlerinin derinlemesine incelenmesi gereken önemli bir konudur.
“Asker” kelimesindeki “R” (rı ر) harfi ise Riyazat-i Bedeniye: Bedensel dayanıklılığı ifade etmektedir. Ruh temizliği ve manevi yükseliş, askeri eğitimde sadece fiziksel gücün değil, aynı zamanda içsel bir denge ve sağlamlığın da önemli olduğunu vurgular. Ancak, bu değerlerin günümüzdeki askeri eğitim sistemi içinde ne kadar vurgulandığı ve yaşatıldığı, toplumunun değerlerini yansıtma açısından kritik bir öneme sahiptir.
Sonuç olarak, askerlik sadece bir görevin ötesinde, aynı zamanda manevi bir derinlik taşıyan bir kavramdır. Bu kutsal görevin içsel anlamını anlamak ve yaşamak, toplumumuzun temel değerlerini güçlendirmek ve gelecek nesillere aktarmak adına hayati bir öneme sahiptir. Millet olarak, bu kadim değerlere doğru atılacak adımlar, bizim tarihi misyonumuz ve varlık sebebimizle uyumlu bir şekilde gerçekleşmelidir. Aksi takdirde, bu milletin değerlerine ihanet etmiş oluruz. Toplumsal bir sorumluluk olarak, birlik ve beraberlik içinde, bu manevi değerlere sahip çıkmak ve geleceğe taşımak, milletimizin yüceliğine ve birlikteliğine katkıda bulunacaktır. Unutulmamalıdır ki, milletimizin birikimi, sadece bugünümüzü değil, aynı zamanda gelecek kuşaklarımızı da aydınlatmalı ve ilham kaynağı olmalıdır.
Tıpkı şerefiyle yıllarca üniformasını taşımış, bedeninin her parçasını kutsal bir mefkure uğruna bu vatan için feda etmiş, gerektiğinde canını bile vermeye hazır olan emekli Tuğgeneral Prof. Dr. Esat Arslan'ın anlattığı gibi, askeriye, bir milletin omurgası ve güvencesi olmalıdır. Arzulayanlar, hazırlayıp sunduğum Akit TV’de yayınlanan "Gece Ajansı" programıma konuk olan Esat Arslan'ın anlatımıyla, askeriye anlayışının ne şekilde olması gerektiğini izleyerek daha derinlemesine anlayabilirler. Bu, sadece bir görev değil, aynı zamanda bir milletin varlığına duyulan sadakatin ve bağlılığın bir yansımasıdır.
BU LİNKTEN PROGRAMI İZLEYEBİLİRSİNİZ!
https://youtu.be/1wF4yg2qsuw
|
||
|