MADENLERİMİZ YENİ TEKNOLOJİLERİN HAMMADDESİ & BİZİ BEKLEYEN TEHLİKELER
ELE AVUCA SIĞMAYAN “FÜZYON” TEKNOLOJİSİ
Dünyadaki Yüzde 70 Bor, Yüzde 30 Toryum ve yine Dünya’nın en büyük Radyum ve Uranyum rezervleri Türkiye’nin elinde. Yani Yüce Allah bu cennet vatanımızı yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle Türkiye Müslümanlarına emanet etmiş.
Geçtiğimiz senelerde Bor’u Çin’e gönderdik. Güneşten daha yoğun ve sıcak bir enerji üretmeyi başardılar. Bu enerjiye “FÜZYON” enerjisi deniyor.
Bor’u “HİDROJEN” ile birleştirirseniz ortaya radyasyonsuz bir enerji olan FÜZYON enerjisini üretirsiniz.
Bu çalışmalara 1960-1970 yılları arasında başlanmıştı. O yıllarda güçlü lazer ve plazma teknolojisi olmadığı için Bor ve Hidrojen birleştirilemiyordu. Şimdiki teknoloji ile Hidrojen ve Bor uyarılarak reaksiyona sokuluyor BOR 11 iken BOR 12 oluyor. Bu da ortaya 3 tane zararsız Helyum Gazı ortaya çıkarıyor bu esnada Güneşten daha sıcak ve yoğun bir enerji de açığa çıkıyor.
Gelinen son teknoloji ile ele avuca sığmayan bu enerji yüzünden yer altı kaynakları zengin olan ülkeler hedefte. Kendini küresel elit olarak tanımlayan tek dişi kalmış canavarlar, yeraltı madenleri zengin olan bu ülkeleri ele geçirmek için ağızlarının salyaları akıyor.
Ukrayna ve Rusya neden savaştırılıyor? Hiç düşündünüz mü?
“Ukrayna; Avrupa’nın 1. büyük Uranyum yatağı; Avrupa’nın 2. dünyanın 10.Ttitanyum yatağı; dünyanın 2.Manganez yatağı (2,3 milyar ton, dünyanın Yüzde 12’si); dünyanın 2. büyük Demir yatağı (30 milyar ton); Avrupa’nın 2.büyük Merkür yatağı; dünyanın 13.büyük kaya gazı, 22 milyar metreküp.
Ukrayna; doğal kaynakların toplam değeriyle dünya çapında 4. sırada.
Dünyanın 7. büyük kömür yatağı (33,9 milyar ton).
Ukrayna bir tarım ülkesidir, 600 milyon kişiyi besleyebilir.
Avrupa’nın en büyük ekilebilir alanı; dünyanın 3. büyük kara toprak alanı (çornozem) (Dünya’nın Yüzde 25’i)
Ukrayna: Ayçiçeği ile ayçiçek yağında dünyanın 1. büyük dış satıcısı; dünyanın 2. büyük arpa üreticisi, dünyanın 4. büyük dış satıcısı; dünyanın 3. büyük mısır üreticisi, 4. dış satıcısı; dünyanın 4. büyük patates üreticisi; dünyanın 5. büyük çavdar üreticisi.
Ukrayna: arıcılıkta dünyada 5. sırada; bal, balmumu, kraliyet jölesi, polen, propolis, arı zehri (75 bin ton); dünyanın 8. buğday dış satıcısı; dünyanın 9. büyük tavuk yumurtası üreticisi; dünyanın 16. büyük peynir dış satıcısı.
Ukrayna sanayileşmiş bir ülkedir: Avrupa’nın 1. büyük amonyak üreticisi; Avrupa’nın 2. ayrıca dünyanın 4. büyük boru ağı (AB’de 142,5 milyar m3 doğalgaz akışı); Avrupa’nın 3. dünyanın 8. büyük nükleer gücü;
Ukrayna: Avrupa’nın 3. dünyanın 11. en uzun demiryolu ağı (21700 km); dünya çapında 3. yer bulucu, izleme aygıtları üreticisi (ABD, Fransa’dan sonra)
Dünyanın 3. büyük demir satıcısı; dünyanın 4. büyük nükleer santral türbin satıcısı; dünyanın 4. büyük roketatar üreticisi; Ukrayna: dünyanın 4. büyük kil satıcısı; dünyanın 4. büyük Titanyum satıcısı; dünyanın 8. büyük mineral ile yoğunlaştırılmış metal satıcısı; Savut (Silah) sanayinde dünyanın, 9. büyük satıcısı; dünyanın 9. büyük çelik üreticisi (32,4 milyon ton).”
Bu saydıklarım sizce de Ukrayna üzerine oyun kurulması için yeterli sebepler öyle değil mi?
Ama durun daha bitmedi. Şimdi asıl meseleye gelelim!..
Kuzeyimizde Ukrayna Avrupa’nın Kudüs’ü oldu…
Ukrayna, Doğu Avrupa’da Yahudi nüfusun en yoğun olduğu ülkelerden biri.
Ülkenin iş dünyasında etkili olan ve hatırı sayılır pek çok Yahudi kökenli vatandaşın yanısıra, bir de, aylık 150 dolarlık emekli maaşıyla ve hayır kuruluşlarından yapılan yardımlarla geçinmeye çalışan Yahudiler var. Başkent Kiev’e üç saat mesafedeki Yahudi kenti Berdiçev, bu ikinci gruba giren Yahudilerin şehri. Algı böyle bir şey hem güçlüler hem zayıf. Merhametiniz ile esir alınmak istenildiğinizde bu zayıf tarafı kullanıyorlar. Para ile satın alınacak iseniz makam ve şöhrete düşkünseniz iş dünyasında etkili hatırı sayılır taraflarını kullanıyorlar.
Güneyimizdeki Kudüs’ün başına geleni zaten hepimiz biliyoruz dünya Müslümanlarının pısırıklığı yüzünden hali ortada.
Ukrayna ve İsrail arasında yeraltı zenginlikleri bakımından hangi ülke var. Tabi ki Türkiye. Hedef 2023’tü. 2023’te yer altı kaynaklarımızı çıkarmaya işlemeye ve kullanmaya başlayacağız. Aaa birde baktık bizden sonra yeraltı zenginlikleri ile ünlü komşumuz Ukrayna ile Rusya arasında savaş başlamış ve bu iki komşu ülkenin liderleri de Yahudi ikisi de Slav olan Rus halklarını birbiri ile savaştırıyor bu ne büyük tesadüf!
Müslüman kardeşim; işte hedef, Ukrayna’dan sonra yer altı zenginlikleri bakımından Türkiye.
Öyle lafı fazla uzatmayacağım. “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az”. Türkiyeli Müslüman kardeşim çoktan etrafımız çevrildi de haberin yok.
Çoktan yine Yahudi eli ile büyümesine izin verilen Komünist Çin yer altı kaynaklarını tahlil etti ve madenlerin işe yaradığını çok kaliteli olduğunun raporunu yazdı da haberin yok. En başından hedef senin itikadın, inanışın, doğruluğun, yer altı yer üstü zenginliklerin de haberin yok.
Gelelim Ukrayna ile Rusya’nın ikisi de Slav olan halkların birbiri ile nasıl savaştırıldığına!..
Şimdi bu yazdıklarımıza söylediklerimize de komplo teorisi diyecekler. Biyolojik savaş geliyor dediğimizde o zaman yaptıklarının aynısını yapacaklar. Bizim yazdığımız gerçekler yalan, onların söyledikleri yalanlar doğru olacak komplo teorisi diyerek yine tarihin en büyük komplo teorisinin altına imza atacaklar. Siz de bize değil onlara inanacaksınız. Biz söyleyelim saffımızı belirleyelim de siz artık ne karar verirseniz verin.
Aşılar ve Kullanılan ilaçların Riskleri
Hani o ellerimizle dağıttığımız teknolojik sıvalar(aşılar) var ya onlar saldırının esir almanın ta kendisi idi. Bedenimizi genetik yapımızı bundan sonraki doğacak soyumuzu sopumuzu işte o aşılar ile ele geçirdiler. Hala da devam ediyorlar.
Son kullandırılan Molnupiraviri adlı ilacı, Prof. Dr. Abdullah Çoban’a sordum. Hocam dedim; daha önce salgın sürecinde hiç yanılmadınız. Söyledikleriniz ise bir bir çıktı. Sizi dinlemeyenler de ardı ardına yaptıkları yanlıştan dönerek geri adım attı. Şimdi kullandırılan “Molnupiravir” nasıl bir ilaçtır diye sordum.
Cevabını merak ettiniz öyle değil mi aynen aktarıyorum.
Prof. Dr. Abdullah Çoban: “Molnupiravir, kendisi çok hızlı mutasyona uğrayan bir kimyasal maddedir. Temas ettiği her şeyi de hızlı bir şekilde mutasyona uğratıyor. DNA, sperm ve yumurtalıkları mutasyona uğratıyor. DNA mutasyona uğradığı zaman o kişi artık o kişi değil ve artık o erkek ve kadından dünyaya gelecek çocuklarda onların genetik yapısına ait çocuklar değil. Bu ilaç genetik döngünün de sonunu getiriyor. Başka bir ırk başka bir millet oluyorsunuz.”
Şimdi anladınız mı oyunu?
Binlerce yıllık genetik kodlarımızla nasıl oynadıklarını!..
Bu Molnupiravir nezdinde bir problem!.. Ya o teknolojik sıvılarla genetik yapımızın 4. kapısından nasıl içeri girdiklerini, elektromanyetik sinyaller ile nasıl yönetilir hale geldiğimizi biliyor musunuz?
Biliyor muyuz?
O zaman şöyle yönümüzü kuzeye çevirip Ukrayna ve Rusya savaşında iki Slav halkın birbiri ile nasıl savaştırıldığına bakabilirsiniz. İnşallah ibret alanlardan ve tehlikeyi anlayanlardan bunlardan önlem alanlardan oluruz.
|
|
||
|
