DİLİPAK, MAHKEMEDEKİ SAVUNMASINDA, “ASLINDA SAVUNDUĞUM KİŞİLER TARAFINDAN SUÇLANDIM.”
Abdurrahman Dilipak mahkemedeki savunmasında “Aslında savunduğum kişiler tarafından suçlandım.” dedi. Ben utandım.
BNC Medya Haber / 11.3.2022 / Muhammet Binici
Dün Gazeteci, Yazar Abdurrahman Dilipak'ın Küçükçekmece adliyesi'nde görülen “Ak Partinin İçindeki FETÖ’nün Zihniyet İkizi AKP’liler” (“AKP’nin Papatyaları”) davasının duruşmasına katıldım.
Abdurrahman Dilipak'ın dikkat çekici savunmasını dinledim. İlginç olan nokta "Milletimizin manevi değerlerinin savunucusu" olarak tanıdığımız Dilipak’ın bu davasına, Hamza Türkmen ve Vahdet Vakfından, Aile ve Adalet Platformundan birkaç kişi dışında İslam’i camiadan hiçbir gazeteci ve yazarın, STK temsilcisinin katılmaması beni üzen nokta olmuştur.
Abdurrahman Bey, mahkemeye karşı yaptığı savunmasında müthiş bir tarih ve dini vizyon sergilemiş, adeta mahkemedeki bu etkili savunma ile yapılan duruşmayı izleyen herkesin, bizler ise zaman zaman duygularımıza yenik düşerek göz yaşlarımızla 70'ini aşmış bir kişinin ilmi büyüklüğü ve tek başına sanık kürsüsüne çıkarak Müslüman halkların ve mazlumların ahlak ve maneviyatı için zaman zaman kısılan sesine aldırmadan söylediklerinin önemi ile 5 saat boyunca hayatını vakvetmiş olduğu davasını savundu. O savunmasını yaparken yarım asırlık sanık kariyerinin de hakkını verdi. Ya biz?!
Mahkeme heyeti 11 paragraflık yazısında Dilipak’tan topluma ne anlatmak istediğini sormuştur.
Dilipak’ın özetle savunması şu şekildedir;
“Öncelikle usulsüz şekilde düzenlenen iddianame ile şahsım aleyhine açılan dava hukuka aykırıdır.
Ak Parti'den ayrı olarak Ak Parti içindeki AKP'liler olarak FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranmaya başlamaları eleştiri konusu yapılmıştır.
Kesinlikle dosyada müşteki sıfatında bulunan şahıslara yönelik herhangi bir hakaretvari bir ifade kullanılmamıştır. “AKP’nin papatyaları” derken “Ak Parti” içindeki bu kişilerden bahsedilmiştir.
Fuhşiyata destek veren LGBTİQ+ üyelerinin kendilerine toplumda pozitif ayrımcılık talebinde bulunmaları, yine bu şekilde eğilimlerinin toplum içinde yaygınlaştırma ve meşrulaştırma çabasında olmaları ve bu grupların bazı sermaye sahipleri tarafından desteklenmeleridir. Yazı da belirttiğim Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi gruplar bu şahıslara işe alımlarda pozitif ayrımcılık sağlayacaklarını açıkça belirtmişlerdir.
Yazı içeriğinde geçen ANAP'ı Anavatan Partisi içerisindeki papatyalar bitirdi, AK Partiyi' de AKP içerisindeki FETÖ' nün zihniyet ikizi gibi davranan kişiler bitirecek ifadesinde kullanılan "erguvani" kelimesi ile Bizans oyunlarına, masonik oyunlara gönderme yapılmıştır.
Yazımın 4. paragrafında;
Uluslararası fonlarla desteklenenlerden kastım FETÖ ’dür. Kendileri hem kamu fonlarını hem de uluslararası fonlardan yararlanmıştır. "Türkçe Olimpiyatları"na sponsorluk yapan MÜSİAD üyesi birden çok kuruluş vardı. Yeşil sermayeden kastım bu kuruluşlardı. İstişare kurulu üyesi bulunduğum MÜSİAD üyesi kuruluşlara davalarına sadakat gösterip LGBTİQ+'lilere sponsorluk yapan ve pozitif ayrımcılık sağlayan kuruluşlara eleştiride bulunmaya çağırdım. Yazıda geçen bu “fahişe ve türevlerine” karşı ifadesi ile anlatılmak istenen budur.
Yazımın 5. paragrafında;
İstanbul Sözleşmesinden çekilmek gerektiğinden bahsediyorum. Yazı içeriğinde CEDAW 'dan da bahsedilmiştir. Yalnızca İstanbul sözleşmesine atıfta bulunulmamıştır.
Yazımın 6. paragrafında;
Bu felaketin sorumluları ifadesi ile kastedilen felakete sessiz kalan herkestir. Diğer sivil toplum kuruluşlarıdır. Kadem ve Fatma Şahin'in LGBTİQ+ ’lilere "pozitif ayrımcılık" tanınması hususunda Belediyeler bünyesinde kurulan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” komisyonları adı altında buna zemin sağlamaları ya da sessiz kalmalarına istinaden eleştiri konusu yapılmıştır.
Felaketten kasıt aileye, çocuklara yönelik tehdittir. KADEM’in Yönetim Kurulu üyelerinin bu hususta sorumluluğu olduğu kanaatindeyim.
Yazımın 7. paragrafında;
Fitne hareketi olarak LGBTİQ+ olarak tanımlanan bu fahişe ve türevlerinin hareketidir. LGBTİQ+ 'nin aile ve toplum yaşantısı üzerinde sebep olduğu olumsuz etkilerdir.
Yazımın 8. paragrafında;
Bu konuda kuruluşların faaliyetlerinin halen devam ettiği hususuna değinilmiştir.
Yazımın 9. paragrafında;
Ak Parti yöneticilerinin de içinde bulunduğu kişilerin bu konudaki eleştirilerine yer verilmiştir.
Yazımın 10. paragrafında;
Kendimde dâhil olmak üzere gazetecilere akademisyenlere atıfta bulunulmuştur. "Uyumuşuz" ifadesi ile bir nevi özeleştiri de yapılmıştır.
İstanbul sözleşmesine taraf olma sürecinde ben de sözleşme içeriğine ilişkin görüşlerimi bir raporda sunmuştum. Ak Parti sözleşmeye taraf olarak zaten iradesini ortaya koymuştur. Daha sonra da sözleşmeden çekilme kararı alınmıştır.
Gazetecilerin artırılmış eleştiri hakları kapsamında karşı tarafta artırılmış tahammül yükümlülüğü bulunmaktadır.
"Fahişe" kelimesinin etimolojik yönde incelenmesinde kelimenin kökünün "fahşa" olduğu görülecektir. "Fahiş fiyat" kelimesinde geçen "fahiş" de aynı kökene sahiptir. "Hadsizlik" aşmak anlamında kullanılır.
Latinceye "Porno" olarak çevrilmiştir. "Fuhuşa teşvik" anlamında kullanılır. "Porno yayıncılık" da "fuhuşa teşvik eden" yayıncılık anlamında kullanılır. "Luka" da "gayri meşru " anlamında kullanılan bir terimdir. İncil'de "Fahişelere" kıyas yoluyla övgü içeren ifadeler geçmektedir. "Zorla vergi alanlar Fahişelerden de kötüdür" anlamında kullanılmıştır.
Aslında savunduğum kişiler tarafından suçlandım.
Fuhşiyat'tan şahsi olarak nefret etmekteyim. Tevrat’ta “nasıl sadık bir şehir fahişe oldu” ayeti ile “fahişe” kelimesine yer verilmektedir. Toplumdaki yanlışlara, zinaya karşı tavır sergilemek gerektiğinden bahsedilir. Hristiyanlıkta “Kutsal Fahişe Kilisesi” dahi vardır. Kutsal kitaplardan örnek vermemin amacı kutsal kitaplarda kendi kavimleri ile ilgili eleştiri yapılırken benim de kardeşim gibi gördüğüm kişileri eleştirmemin doğal karşılanması gerektiği içindir.
Kişinin kendine özgü ifade biçimi ve değerleri hükmün öznesi için belirleyicidir, buna ilişkin de AİHM kararı mevcuttur. Yine başka bir kararda olgu isnadının değer yargıları ile değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Devlet kamu yararını savunmada savunanı hedef gösterme konusunda hedef gösterilenden yanadır. Gerçekleşme riski bulunmayan açık ağır tehlike oluşturmayan ifadeler suç teşkil etmemektedir.
Kaleme alınan yazıda “fahişe ve türevleri” kelimesi yerine eşcinsellik ve türevleri ya da LGBTİQ+ ifadesi kullanılmış olsaydı sonuç değişmezdi. Kastedilen kesimler bu kişiler ve yaygınlaştırılması ve meşrulaştırılması amacıyla lobi faaliyeti yürütenlerdir. Yazı içeriğinde kastedilen kişiler müşteki sıfatında bulunan AK Parti'li kadınlar değildir, aslında kadınlarda değildir, sözünü ettiğimiz gruplardır.
"Fahişe ve türevleri" şeklinde bir hakaret kalıbı dahi yoktur. Yazıda "aile ve gençliğe karşı tehdit unsuru" olarak kullanılmıştır.”
Yukarıda özetini sunduğum yazıda AK PARTİ ve AKP kavramlarını açıklamamız gerekiyor. Duruşmada edindiğim izlenime göre, müştekiler AK PARTİ ve AKP ifadesinin Matufiyet açısından özel bir anlam taşıdığının farkedilmemesinden kaynaklanan bir sorun yaşanıyor.
AK Parti’de önce gençlik kolları, sonra ana kademe ve referandum sürecinde Tanıtım ve medya başkanı olarak görev yaptım. Bu süreçlerde AK PARTİ kelimesi yerine AKP kelimesi kullananları dava arkadaşlarımızda iyi bilir ki; partiye üye olmaları da dâhil, yönetim kurul üyeliklerine alınmalarına sıcak bakılmazdı. Hasbelkader AKP kelimesin yanlışlıkla kullananlar dahi ya şiddetli bir eleştiriye maruz kalır. Ya da onlarla arkadaşlık kurulmak istenmez dışlanırlardı.
Sonuç: Bizce bu dava gerçek AK Partililere karşı AKP’lilerin açtığı bir davadır.
|
||||||||
|