Hep kullandığımız sözdür: hayat ne kadar kısa. Ben de herkes gibi zaman zaman kullanırım. Geçen zamanın çok hızlı akıp gittiğini, bu akışın içerisinde kaçırdığımız çok fazla şeyin olduğunu ifade etmek bu sözdeki temel amacımızdır. Aslına bakarsanız bu yazıda da öncelikle bu söze doğrulayıcı anlamda atıfta bulunarak başlayıp devam etmek niyetindeydim.
Niyetim değişti.
Neden mi?
Nedeni şu: Ben Anamur İmam Hatip Lisesi mezunuyum. Hesapladım Anamur İmam Hatip Lisesinden mezun olalı tam tamına 33 Yıl geçmiş. Bahçesinde hayaller kurduğum okulumda 31 Aralık 2021 Cuma günü gençlerimizle buluşma imkânım oldu. İşte bu hesabı yapınca; “hey gidi günler hayat ne kadar da hızlı akmış” demek için iç geçirmeye niyetleniyordum ki niyetim değişti.
Zira karşımdaki gençleri düşününce ve onlar gibi kaç kuşak gencin bizden sonra doğup büyüyüp o sıralardan mezun olduklarını hatırlayınca niyetim değişti. Her birinin doğumlarının ailelerine verdiği sevinci, yaşadıkları acıların onlara kattığı ve kazandırdığı tecrübeleri düşündükçe niyetim değişti. Açıkçası detaya dair düşünebilmek gayretinde olanlar ile içerisinde bulunduğumuz hayatın hayra açılabilecek fırsatlarını kovalama konusunda çabası olanlar için hayatın o kadar da hızlı akmadığını görmek lazım demek istedim.
Bütün bu söylediklerime rağmen insanoğlu ömrünü hoyratça harcayıp kaçan fırsatların sorumluluğunu zamanın çabuk geçmesi gibi muhayyel ve ispatı muhal bir şeye attıkça hayat ne kadar kısa demeye devam edecek gibi de görünüyor.
33 Yıl
Demiştim ya 33 yıl olmuş diye. Evet, İmam hatipten mezun olalı 33 yıl olmuş. Yani neredeyse bir ömre aday bir süre. Her bir günü hatıralarla dolu 33 yıl geçmiş. Benim için bu yılların 31 yılından daha fazlası mezun olduğum okulun bana kazandırdığı müktesebata uygun bir işle geçti. Benim ifademle; “Rabbim bana maişet kaygısı gütmeden dinini anlatma imkanını” vermişti. Diyanet işleri başkanlığında yürüttüğüm “Din Hizmeti” görevimi böyle tanımlarım ben. Görevim süresince sayısını bilmediğim kadar vaazlar ettim, hutbeler okudum, konferanslar, seminerler verdim, değişik vesile ve amaçlarla konuşmalar yaptım. İçlerinde çok özel anlar ve zamanlar ifade eden hatırlarım birikti. Açıkçası son verdiğim konferansın mekânı olan mezun olduğum okuldaki mutluluğum da özel anlarım arasındaki yerini aldı.
Pırıl pırıl gözleri ile bana bakan, anlattıklarımı pür dikkat dinleyen, hiç ummadıkları anlarda kurduğum soru cümlelerine anında cevaplar veren İmam Hatip gençliği hep taşıdığım umutlarımı büyütmem konusundaki cesaretimi bir kez daha arttırdı.
Ortaçağ
Gençlerle sorumluluklarımızı üzerimize almak ya da almamak konusundaki duruşumuzun insani kalitemizi belirleyeceği yaklaşımı üzerinden kurduğumuz bağla, neşeli ve interaktif bir ortam oluşturduk.
Peki, ortaçağ ne alaka?
Alakası şu: kendini bilmezin birisi Diyanet işleri Başkanlığı bünyesindeki 4-6 yaş Kur’an kursu sınıflarının okul öncesi eğitime dönüşmesinden yola çıkarak bunun ortaçağa dönüş anlamı taşıyacağını söylemişti. Biz de ortaçağ diye bahsedilen M.S 350-1453 arasındaki dönemde Avrupa’nın kadınların insan olup olmadığını tartışıp, kendilerine “din adamı” kisvesi giydirmiş bağnaz ruhbanlar marifeti ile bilimsel hiçbir şeyin araştırılmasına müsaade etmediğini ifade ettik. Avrupa’nın bu cehalet karanlığında boğulduğu günlerde İslam dünyasının; İbn-i Sina, Ali Kuşçu, Farabi ve El Cezeri başta olmak üzere yüzlerce dünya çapında ilim adamı yetiştirdiğini anlattık. Dolayısı ile İslam âleminin bir ortaçağının hiç olmadığını, karanlıkların İslam’la aydınlandığını ifade ettikten sonra bu meşaleyi taşıyacak olanların İmam hatip nesli olduğunun altını çok kalınca çizdik.
Bu vesile ile inanç ve ahlak yoksunu bir teknolojik gelişimin insani değerlere olan yok edici etkisine de işaret etmeye çalıştık. Bu çağın pırıltılı karanlığından çıkışın özellikle İmam hatip neslini çift kanatlı yetiştirmekle mümkün olacağına dair inancımı da bir şekilde ifade ettiğimi hatırlıyorum.
Açıkçası Üstad Necip Fazıl’ın ; “bu gençliği karşımda görüyorum.” şeklindeki ifadesinden ilhamla gençliğe dair umutlarım hep var olacak.
Sona gelirken;
Benim için anlamlı, gördüğüm kadarıyla gençler de için güzel bir program oldu. AGD Anamur şubesince organize edilen Mekke'nin Fethi programı, öncesinde verilen konserle de okula hoş bir sinerji kattı. Ardından okullarından mezun bir ağabeyleri olarak kitaplarımı imzalamak gençlerimiz için olumlu örnek olmuştur diye düşünüyorum. Geleceğe ve gençliğe dair taşıdığım umutlarımı memleketimin gençleri ile paylaşmanın huzurunu tattıran Rabb'ime hamdolsun.
Elbette teşekkür;
Organizasyon için mahallemin evladı, AGD Anamur ilçe başkanı Ali Örs kardeşime müteşekkirim. Programı sahiplenip heyecanla organize eden değerli Müdürümüz Nadi Öztürk hocam ve okul idarecilerine ayrıca teşekkür ederim. Okuldan ayrılmadan önce Okur-yazar buluşması kapsamında yeniden buluşmak konusunda sözleştik.
Nihayet;
Bizim söyleyecek sözümüz, paylaşacak derdimiz var dostlar. Karanlığa sövmekle ancak depresyona davetiye çıkartılacağına inanıyoruz. Yerine kalkıp ışığı yakmak içindir çabamız.
Birlikte ışık yakabilenlerden olalım duasıyla. Umudu yaşatanlardan olabilelim.
Vesselam.
|
||
|