“Teker Teker Gidiyoruz, Sıra Bize Geldi”
“Herkesin bir hikâyesi vardır” ifadesini gençlerle yaptığım söyleşilerde çoğunlukla kullanırım. Bununla da gençlerin kendi hikâyelerinde etkin ve ahlaklı bir rol oynamalarındaki önemin altını çizmeye çalışırım.
Bu bağlamda daha önceleri de yazdığım üzere; babamın hikâyesinin merkezinde anneciğime olan sadakat, bağlılık ve ona olan sevgisi yer alırdı. Özellikle annemin hastalıklar ile imtihan edildiği süreçlerde ona olan sadakatine ve üzerine titremelerine hep şahit olmuşumdur. Nihayetinde anneciğim emaneti sahibine teslim etti. O günden beri onun ardından Kur’an okumadığı, namazlarının ardından yaptığı dualarının bir defasında bile onu zikretmediği bir günü olmamıştır. Nihayetinde annem olmadan bir yıldan fazla bir zaman geçiren babam, evin düzenini dahi annem hayatta iken sürdürdükleri formatta devam ettirmekte.
Aslında babam iç dünyasında olup bitenleri dışa yansıtma konusunda çok cömert değildir. O sevinçlerini, hüzünlerini, öfkelerini ve üzüntülerini kısacası duygularını içinde yaşayan birisidir. Kolay kolay dışa vurmaz. Hele ki diliyle hemen hiç ifade etmez. Biz çocukları olarak elbette onu ve duygularını çok iyi bilir ve anlarız. Bu kısmı şimdilik burada bırakalım. Meseleye bir başka açıdan bakarak yazıyı inşa edelim.
Peki bu yazının başlığındaki “Sıra bende” neyi ifade eder?
Ölümün yüzünün soğuk olduğu genel kabul görür. Bu genel kabul üzerine korkuları halı altına süpürme şeklinde ortaya çıkan tezahür nedeniyle kimileri ölüm hakkında konuşmaktan dahi uzak durur. Yaşını genç gördüğü için ölümü kendinden uzak görmek insanın doğal bir refleksi olarak görülmektedir desek yanlış olmaz.
Bununla birlikte inançlı yüreklerde bu soğuk nevaleye alışmak ve bu gerçekliği sıcak bir yürekle bekler olmak şaşırtıcı olmayan bir irfani duruştur. Ölüm gerçeğinin kendisini ziyaret etmesini beklemek özellikle yaşı ilerlemiş Müslüman gönüllerin hasreti olmaya dönüşür adeta.
Sıra Bende
İşte tam böylesi bir örneği babamla yaşamak çok etkiledi beni. Babamın fiziken kendisine benzeyen amcaoğlu vefat etmişti. Büyük ablam kontrollü bir şekilde bu üzücü haberi kendisine verdiğinde söylediği ; “teker teker gidiyoruz, sıra bize geldi” cümlesi beni çok sarmıştı.
Açıkçası bu cümleyi ablam bize kardeşler olarak ortak oluşturduğumuz whattsap grubunda yazdığında, uzunca bir süre ağlayıp gözyaşlarımı tutamadım.
Bu cümle adeta babamın ölüme hazır oluş ve onun gelişini kabul edişini ifade eden bir cümleydi. Bu haliyle ise babamın diğer zamanlardaki duygularını ve hissiyatını ifade ederken takındığı çekimser tavırdan farklıydı. Bu nedenle bu cümle beni adeta kalbimden kuşatmıştı. Açıkçası fiilen babamın çevresindeki akranlarının azalmış olmakta olduğu gerçeği ise bu cümleyi rasyonel olarak görmemi kolaylaştırıyordu.
Ancak bizzat kendi geleceğim ile ilişkilendirdiğimde kendimi bulduğum bu gerçek, kaçınılmaz olarak ve çok hızlı olarak bana da gelmekteydi.
Evet, teker teker gidiyoruz.
Sıra bize de geliyor.
Ancak sıra ne zaman ve kimde orası belli değil. Zaten yazının başından beri merkeze aldığım “imanlı gönüller” için bu kısmın önemi de yoktur.
Zira onlar: “Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişiye; Kıyamet için ne hazırladın?” diyerek zamanı ve sırayı değil sonrasına hazırlığı hatırlatan Rasulullah’ın rehberliğinde, “Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.” (Âl-i İmran: 185) ilahi fermanına iman etmişlerdir. Bunlar onlar için yol levhalarıdır.
Ölüme hazır olmak bilinci lazım yani
Ölümden sonrasına hazır olma çabasıyla yürüyorsa insan, ölümden değil önden gidenlerin ardında yaşadığı dünya sürgünündeki yalnızlığından can sıkısı yaşar. Dert sadece budur.
Vefat eden kardeşi için yüksek sesle ağlayan amca kızına; “neden ağlıyorsun sıra bize geldi senle ben gideceğiz” diyen babamın dilinden dökülen gerçeğe hazır olmak ne güzel.
Bir ölümün bana hatırlattıkları üzerinden nefsimi sorgulama imkânı bulabilmişsem bahtiyar sayarım kendimi.
Sahi yaşlanmayı ve ölümü hatırlamayı “yok yahu sen daha gençsin” şeklindeki gerçek dışı cümleleri duymak için dillendirmek ne kadar da sığ değil mi?
Son söz niyetine;
Ölmeden önce ölebilenlerden ve hesaba çekilmeden önce nefsini hesaba çekebilenlerden olabilmek duasıyla…
Bir kere daha bildim ve anladım ki: SIRA BENDE
Vesselam!
|
||
|