Diktatör, adından da anlaşılacağı gibi halkın dikta rejimi ile, demir yumrukla yönetilmesi demektir. Diktatörlükle yönetilen yönetim şekline ise; gene Latince kökenli “Diktatur” denir.
Dünyada bunun örnekleri malesef halen mevcuttur.
Mevcut diktatörlükle yönetilen ülkeler açlık sefalet ve insan hakları ihlalleri ile yönettikleri halka, hayatı adeta zindan etmektedirler.
Yönetim şekillerinin arkasına önüne “izm” koymalarının bir önemi yoktur.
Baksanıza Çin yöneticilerinin Doğu Türkistan Müslüman halka yaşattıklarına.
Bir milleti adeta yok etmekteler. Asimile edebildiklerini asimile ederek, asimile edemediklerini ise hapislerde çürüterek yada yok ederek rejim sürdürmekteler.
Ne önemi var şimdi “izm”lerin. İnsanlık yok edildikten sonra.
Müsteşrikler 1938 de Mustafa Kemal‘e, 1990 larda Turgut Özal‘a, 2015 lerde Tayyip Erdoğan‘a diktatör dediklerine bakmayın. Onlar işlerine gelmediğinde diktatör yaftası sığındıkları limandır da yerli batı sevicilerin dilleri ile dişleri arasında Sayın Erdoğan’a “diktatör”demelerine ne demeli? Diktatör kime denir? Diktatörlükte diktatöre diktatör diyebilir misin bire gafil!
Birde hukukçu olacak, baro adına hukuk mücadelesi veriyormuş (!) önce böyle hukukçulardan başlamalıyız hukuku, demokrasiyi, diktatörlüğü öğretmeye.
Her neyse.
Demokrasi ise halkın kendi kendisini yönetmesi yönetecekleri seçmesi demektir.
Ancak çok acıdır ki pek çok ülkede olduğu gibi “demokrasicilik” oyunu ile adeta insanlar aldatılmaktalar ve halkın önüne çıkan partiler eşit şartlarda çıkmamakta, yarışa eşit şartlarda girememektedirler.
Acı olan tarafı ise bu durum zaman içinde kanıksanmakta normalleşmekte ve dolayısı ile ileri demokrasiyi halk yaşayamamaktadır.
Sadece adı demokrasi olan yönetim bu defa keyfi uygulamaları rahatça yapabilmektedir. Çünkü seçimlerde halkın huzuruna eşit şartlarda çıkmadıkları için tekrar seçilecekleri inancı ile keyfi hareket edebilmektedirler. İş biraz daha ileri safhaya geldiğinde ise rüşvet, iltimas, adaletsizlik boy göstermekte halk da böylece mesut ve bahtiyarlık içinde yaşamını sürdürememektedir.
Demokratur’a gelince demokrasi gibi Latince kökenli olan bu kelimenin anlamı halkın yönetime alet edilmesi demektir. Halkın önüne seçtirmek istediklerinin getirilmesidir.
Halk biz seçtik zanneder. Seçilen de biz seçildik zanneder halbuki ne kendisi seçilmiştir ne de halk gerçekte seçmek istediğini seçmiştir.
Bunun adı ise Demokraturdur.
Esasen demokrasi bir kültür ve anlayışın yönetime yansımasıdır.
Bunu kabullenememiş, hazmedememiş ben merkezli düşünce ile ileri demokrasi uygulaması mümkün görünmemektedir.
Her ne kadar yönümüzü batıya döndük zinhar yönümüzü doğuya dönmeyiz! Desek de yönümüz batıda, gönlümüz doğuda, aklımız ise; “şark kurnazlığında”
Böyle olunca da demokrasi dikiş tutmuyor!
Bu anlattıklarımdan sonra vatandaşlar olarak şöyle bir bakalım.
Oy verdiğimiz partinin başta genel başkanının seçilmesinde etkiniz nedir?
Oy verdiğimiz milletvekilinin halkın huzuruna seçilmek için aday olarak çıkmasında rolünüz var mıdır?
Oy verdiğiniz belediye başkanının adaylığı sürecinde etkiniz var mıdır?
Ön seçimle aday belirlemeye diğer partiler hiç tevessül etmesede, CHP bazı illerde ön seçim yaptı.
Yaptı yapmasınada sonra kendi ileri gelenlerince ifşa edildi, açıklandı bazı illerde Mustafa Sarıgül gibi bazı adayların tasfiyesi için manivela olarak ön seçim kullanıldığı iddia edildi.
Eski genel başkanları Deniz Baykal Antalya’da kendisine ikinci sırada ancak yer bulabilmişti.
İnanın “Demokrasi” bizdeki tatbikatı görünce başı dönüyor, belkide bu işe “akıl erdiremiyorum ben bu işe karışmayayım (!)” diyordur.
O halde bizim bize özgü bir demokrasi tarifi yapmamız gerekir mi yoksa yukardaki genel kabul görmüş tarifler içinde nereye uyuyoruz ona mı bakmalıyız?
Nereye bakarsanız bakınız!
Ya bize öğretilen, tarif edilen bir demokrasi gerçekte yok.
Veya bizim demokrasiden anladığımız “yönetime gelelim de nasıl gelirsek gelelim” zaten sandık yok mu? Seçim yok mu? Eee o halde demokrasi budur mu diyeceğiz?
Onun için demokrasi bir kültürdür dedik.
Onun için batılı ülkelerde parti başkanları, başbakanlar seçim kaybedince makamlarını yeni birilerine hemen hiç bir gerekçeye tevessül ve tenezzül etmeden yeni gelecek aday için boşaltırlar.
Aksi halde “Demokrasi” yönetime gelebilmenin yönetimde kalabilmenin manivelası olmaktan ileriye gidemez.
Sonra yok sosyal demokratmış, yok demokrasiymiş, yok halkın kendi kendini yönetmesiymiş!
Yok öyle yağma.
Bugün kaç milletvekili, kaç belediye başkanı illerinde halkın ön tercihi ile seçilmiştir?
O halde “arkadaş bakmayın sandık, seçmen falan dediğimize apırıp köpürmeyin de önünüze koyduklarımızı seçin şu iş bitsin” demek değil midir olan biten?
Demokrasi mi dediniz o da ne ki, biz daha yaşamadık ki.
Ne bilelim ne olduğunu, diyebilirsiniz.
Demokrasi tarifini istediğiniz gibi yapabilirsiniz.
Atış serbest!
Demokrasi, demokrasi şampiyonu falan biz bize benzeriz, yoktur birbirimizden farkımız biz şarklıyız.
Ancak.
İlla İNSAN HAKLARI!
İlla ADALET!
Vesselam.
|
||
|