SİRUS (Şİ’RA) YILDIZINDAN ŞANS BEKLEMEK
Neymiş; Gökyüzünün en parlak yıldızı Sirius, bugün Güneş ile kavuşuyormuş. Bu kavuşumun olduğu gün eski uygarlıklardan beri en şanslı gün olarak bilinirmiş. Bunun etkisi birkaç gün sürermiş. Bu yıldızın adı Kur’an-ı Kerim’de de geçermiş.
Sirius ve Güneş kavuşumunun olduğu gün, astrolojide de bir yıllık kaderin yazıldığı önemli bir gün olarak bilinirmiş. Bu nedenle; bugün yapılan iyilikler misliyle karşılığını bulacakmış. Bu fırsattan kazançlı çıkabilmek için, özellikle bu günlerde hayır işlerinde bulunmak faydalı olacakmış. Hasta, düşkün birine yardım, dul ve yetimlere destek, sokak hayvanlarına yapacağınız iyilik misli ile karşılığını bulacakmış. Bugünlerde yapacağımız hayır işi, dua ve dileklerimizin karşılığını bulacağı umulurmuş. Ağzımızdan çıkan her söze ve dileklerimize dikkat etmekte, hayırlı olanı dilemekte fayda varmış. Mış, mış, mış...
Bütün bunlara ilaveten; bugün bireysel olarak yapabileceklerimiz de varmış. Mesela; Duş alabilir, tuz negatif enerjiyi aldığı için denize girebilir ya da tuz banyosu yapabilirmişiz. Adaçayı, defne ve üzerlik otundan tütsü yaparak enerjimizi dengeleyebilirmişiz. Üstüne bir de dua, meditasyon ve ritüel yapabilirmişiz.
Ne bunlar?
Bunlar yıldıza tapan, gücü kuvveti, iyiliği-kötülüğü, faydayı-zararı kainatın yaratıcısı Allah’ta değil onun yarattıklarında arayan müşrikçe bir anlayışın tezahürü ve şaşırmışlıklarıdır.
İyi de Kur’an da bu yıldızdan bahsediyormuş. Bu nasıldır?
Kur’an bu yıldıza Allah’a ait yetki, güç ve kuvvetleri atfeden yanlış inancın yanlışlığını ifade gayesi ile örneklendirilerek geçer. Rabbul Alemin şöyle buyurur;
“Yoksa Mûsâ’nın ve ahde vefa örneği İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu hususlardan haberi yok mu? Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir. En sonunda yalnız rabbine varılacaktır. Güldüren de O’dur, ağlatan da. Öldüren de O’dur, yaşatan da. Rahime atıldığı zaman nutfeden (embriyo) erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur. Öteki yaratma da (öldükten sonra diriltme) O’na aittir. Çok veren de O’dur, az veren de. Şi‘râ yıldızının rabbi de O’dur. Eski Âd kavmini helâk eden de O’dur. Semûd’u da öyle. Hem de geriye bir şey bırakmadan! Bunlardan da önce Nûh kavmini. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın idiler. Altı üstüne getirilmiş şehirleri de O helâk etti. Onları üzerilerine yağan felâketlere gömdü!”
(Necm Suresi: 36-54)
Velhasılı kelam;
Kur’an’ın apaçık ayetleri ortada iken, yaratanın, yaşatanın, öldürenin, güldürenin, ağlatanın Allah olduğu apaçık beyan edilmişken, Allah’a ve Kur’ana haşa iftira atarak bu yıldız "Kur’an"da geçiyor diyerek sanki bu sapkın inanışlarını Kur’an da teyid ediyormuş gibi laf gevelemek yanlış ve sakat bir inanıştır.
Şirkin ve putperestliğin her türlüsü ile mücadele eden İslam, doğru yolun tek örneğidir. Ay, Güneş ve yıldızlar ve bilumum tabiat bizzat kendilerinde insanın kaderine etkiler bulunan kuvvetler barındırmaz.
Bu nedenle; ayla güneş şu düzlemde, şu yıldızla bu yıldız şu boylamda buluştular diye bundan bir hayır ve şer ummak yanlıştır. Bir hayır istenecekse meditasyonla, yoga ile, evrene enerji salmakla istenip elde edilemez. Alemlerin Rabbi Allah iman edilecek ve bir şey istenecek yegane varlıktır. Onun gücü ve kuvvetine dayanmaktan başka çıkar yol yoktur.
Amalı, fakatlı yorumlara gerek yok. Hele ki, inancınızı, paranızı kapıp yolmak için bekleyen istismarcılara hiç aldanmayın.
Son söz niyetiyle;
"(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil." (Fatiha Suresi5-7﴿
Allah’tan başka kapı arayanlardan olmayalım diye dua ile vesselam...
|
||
|