Kendini Kandırmanın Dayanılmaz Cazibesi! Veya "SİYASETİN" anlaşılamaz yolculuğu!
Kendini kandırmak ya da kendini sudan sebeplerle ikna etmeye çalışmak aslında insani bir durumdur. Bazen insan başarısızlığına ipe sapa gelmez gerekçeler bularak kendini rahatlatır "kendini kandırır" bir anlamda kendisine terapi uygulamış olur.
Tabi bunu alışkanlık haline getirmesi gerçeklerle yüzleşmekten kaçınması kişinin hayatında onarılamaz hatalara ve tahmin edilemez sonuçlara sebebiyet verebilir. Bu durum şahsi sonuç doğurmakla birlikte bakmakla mükellef olduğu ailesi de zarar görür.
Benim üzerinde durmak istediğim
"Algı operasyonu" bir müddet sonra "kendi propagandalarına" kendilerinin inanması sonucunu doğmasıdır ki bu durum devleti yönetenler ya da belediyeler gibi devlet kurumlarını yönetenler tarafından yapılıyorsa sonuç kişisel olmaktan çıkar.
Partiler açısından durum nedir?
Ak parti açısından kısaca durum şöyle gözükmektedir; yönetimde normalleşmiş İsraf, halktan kopuk bürokrasi, halktan kopuk halka üst perdeden bakan partililer durumu o kadar benimsemişlerdir ki yaptıklarını normal görmekte buna itiraz edenleri aykırı bulabilmektedirler. Milli eğitimde "milli ve manevi değerlere" sahip gençlik yatiştiremedikleri gibi, Ruh kökünden kopmuş gelenek ve kültürüne yabancılaşmış deizm ve ateizme alan açmış bir sonuçla karşıya bir nesil yetişmiş ancak yeni okul binaları yapılmış olması başarı olarak yetinilmiştir! Ayrıca "borca dayalı ekonomi" artık tıkanma alametleri göstermektedir. Buna radikal çözümler üretmelidirler.
Şu günlerde Ak parti iktidarında yapılan hizmetlerden ziyade Ak partinin bazı üst yönetiminde bulunmuş siyasetçilerin akla ziyan bir takım ilişki ve hayatlarında bıraktıkları tortular konuşulmaktadır. Ak parti yönetimi bu durumu düzeltebilecek veya bu konuyu önemseyip "arınma" gayreti içinde olacak mı? Bekleyip göreceğiz. Vatandaş olan bitenleri önemsiyor! Ve not ediyor!
CHP'de de durum aynıdır. Koro halinde İzmir ve İstanbul Belediye Başkanları'nın çok başarılı olduğu "asılsız" propagandalarına kendilerini çok kaptırdılar tabi bunu bir bakıma partilerinin başarılı anlaşılmasına fırsat olarak görmekteler. CHP çok ilginç konulardan medet umarak propaganda malzemesi yapmayı İŞ ÜRETMEK ÇALIŞMAK olarak algılıyor galiba. Oysa TVlerde bazı "yalakaların" yorumları VATANDAŞIN hiç mi hiç umurunda değil İSTANBUL HALKI ULAŞIMDA sürüklendiği YAŞADIĞI KEŞMEKEŞLİĞİN ÇÖZÜLMESİNİ bekliyor. Metro inşaatını tamamlamak yerine inşaat alanına toprak dökümü yapmaya kalkmak, Ak Parti Belediyesi tarafından başlatılan büyük oranda tamamlanan metro inşaat alanlarında PANOLARA " SANKİ KENDİSİ YAPMIŞ GİBİ" KENDİ İSİMLERİNİ YAZMAK, arıtma tesisinin inşaatını durdurup GEREKSİZ diyerek dünyanın hiçbir yerinde eşine rastlanamayacak "TEMEL ATMAMA" MERASİMİ yapmayı standupçılara taş çıkaracak artistik tavırlar sergilemek, "sevgi mutluluk, ben çok üzülüyorum" gibi süslü cümleler kurarken bir yandan da hizmet yapmamak ve hatta İSTANBUL'UN "BORÇ BATAĞINA SÜRÜKLENMESİ" iddiası ortalıkta dolaşırken. Böyle giderse iddialar doğru çıkacağa benziyor!
DEPREMİN ayak seslerinin duyulduğu ülkenin en önemli problemi olan YAPI STOĞUNUN YENİLENMESİ konusu başta olmak üzere BELEDİYELERİN özellikle İSTANBUL'DA bir projeleri, çalışmaları var mı! Yerel seçimlerin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen daha önceki Ak Partili yönetimlerce yapılmış DEPREM araştırmaları alt yapı çalışmalarının dışında? onu da sanki kendileri yapmış pişkinliği ile halka duyurup propagandaları dışında yaptıkları varsa gerçekten sevinçle karşılarız! Ama nafile... İktidarın yanlışlarından medet ummaktan başka yapacakları şey yokmuş gibi! görünüyor.
Projeleri olan yönetime alternatif olabilecek ana muhalefet ve partilere herzaman ihtiyaç vardır.
CHP'nin şimdiye kadar ustalıkla yönettiği propaganda ile algı operasyonlarının
gücü GERÇEĞİN GEÇ anlaşmasına katkı verir ama ASLA GERÇEĞIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE YETMEZ.
Bu durum İTTİFAK partileri için de geçerlidir.
Ak Partinin iktidardan uzaklaştırılması ancak CHP ve diğerleri ile ittifaktan geçtiğine inanan bazı SP yöneticileri de bu fikre ve ZARURETE kendilerini inandırmışlar ve stratejilerini kavileştirmiş görünüyorlar. Merhum Erbakan nın Ak Parti'ye ağır ve sert eleştirilerine rağmen Ak partili seçmenlerin yüzde seksen oranında ikinci partim SP diye düşünmelerini ve bugün aynı seçmen üzerindeki etkilerini değerlendirmeliler.
Yeniden Refah Partisi ise siyasal yolculuğuna şu ana kadar YRP eksenli yani "kendisi" olarak yoluna devam ederek sürdürüyor. Ülkeyi yönetebilecek kadroları var mı? Kadroları varsa vatandaşı ikna edebilecekler mi? Önümüzdeki günlerde YRP de kendini bir ittifak içinde bulur mu? Zaman gösterecek. Halkın kendilerine itibarı var görünüyor ancak gerçek ilk seçimlerde ortaya çıkar.
Gelecek Partisi ve Deva Partisi'nin kamuoyu yoklamalarında yüzde ikilerde görünmesi halk nezdinde karşılığının olmaması ve umut vaad etmedikleri şeklinde görünüyor. Parti yöneticilerinin dayandırdıkları varlık sebebi nerede ise ERDOĞAN karşıtlığının ötesine geçemedikleri gibi Deva partisinin EKONOMİ önerileri gerçekten evlere şenlik "borcu borçla kapatmak ve biz borç buluruz" iddiasını aşmış görünmüyor!
"Borç alan emir alır"
Ayrıca AK PARTİ içinde siyaset yaptığı sırada "işin tam içinde, görünmeden" Sayın ERDOĞAN'A karşı Abdullah Gül ve ekibi ile yaptıkları çalışmalar vatandaş tarafından partisine "ihanet" olarak değerlendirilmiş olduğu ve kendileri açısından itibar kaybı olduğu da ayrı bir mesele!
İyi partide de durum üç yukarı beş aşağı aynı. Gerek MHP'ye gerekse AK Partiye tepki oylarını almış olmalarını kendi seçmen kitlesi olarak görmesi gibi bir yanılgıya çok razı görünüyor. Ülke yönetimine ne gibi öneri ve projeleri var onları anlatarak bağlı ve inanmış seçmen kitlesi kazanmaları mümkün ama bu yol uzun ve emek istiyor çok çalışmak gerektiriyor. Genellikle partilerin yöneticileri TV lerde birbirlerine HAMASET ile suçlamak tenkit etmek kolay geliyor galiba.
Ancak salt ERDOĞAN'I Cumhurbaşkanlığından indirme fikri etrafında İTTİFAK herhalde çok kolay bir birliktelik sağlıyor galiba!
Buna rağmen MİLLİYETÇİ SEÇMEN KİTLESİNE HDP ile AŞİKAR OLMUŞ! GİZLİ İTTİFAK içinde bulunmayı izahta zorlanıyor olmalılar.
MHP'ye gelince MHP de birikim ve tecrübesinin gereği olarak Ülke yönetimine öneri ve PROJELER sunması beklentisine karşın hamaset politikası yürütmesinin ittifak içinde ise sıkı duruş göstermesi kanaati hakimdir. MHP'nin politikaları seçmen nezdinde ne oranda karşılık bulacak göreceğiz!
Vatandaş SİYASETÇİYİ İKTİDARA TAŞIR ANCAK SİYASETÇİYİ İKTİDARDA TUTMAK GİBİ BİR GÖREVİ YOKTUR! Ben seni iktidara veya yönetime getirdim orada kalmak senin işin der.
Bu projeksiyonun PARTİLERİMİZİN hoşuna gitmeyeceği aşikardır. Ama maalesef her defasında "Kral çıplak" demek bize düşüyor ne diyelim.
Kalın sağlıcakla..
Vesselam...
|
||
|