Sosyal hayata katkıda bulunmak, canlı cansız mahlukatın hayatına dokunmak ve hayatlarını kolaylaştırmak için sarfedilen hayat, fani insan için anlamlı hale gelecektir.
Bursa'da Osmangazi'nin türbesini ziyarete giderken Osmanlı'nın yaptığı taş kemer köprünün başında bir dikili taş gördüm.
Bu dikilitaşın hikayesi şöyle; yük taşıyıcı hamallar sırtlarındaki yük ile masa sandalye gibi duran taşa oturuyor, sırtlarını dinlendirip yollarına devam ediyorlarmış. Aynı köprü üzerindeki tabak gibi oyulmuş bir taşın bir oyuğunda kuşlar için yem bir oyuğunda ise su bulunur, kuşlar hem doyar hem suyunu içerlermiş ve bu hizmeti takip edip yerine getirmek için bir vakıf adam görevlendirmiş, masrafını ve hizmetinin bedelini bu amaçla kurulmuş vakıf karşılıyormuş.
Bu bir örnek buna benzer örneklerin yüzlercesine rastlamak mümkündür. Osmanlı zamanında Anadolu'da bu nevi insani, hayvani ve nebati hizmetleri yapmak için VAKIFLAR kurmuşlar bu vakıflara hizmetlerini devam ettirebilmeleri için gelir getiren mülkler ve paralar vakfetmişlerdir.
Öncelikle şunu belirmek isterim; VAKIF dini bir terim ve kurumdur. Vakıf medeniyeti İslam medeniyetinin bir parçasıdır. Dünyaya müslümanlar vasıtası ile yayılmıştır.
Buraya kadar tamam, buradan sonrası ise bazı vakıflar için maalesef bir faciadır.
Son zamanlarda vakıf kimilerince vergi kaçırmak ya da yaptıkları işe kılıf bulmak üzere faaliyet gösterir hale getirilerek dejenere edilmiş bir kurum halini almıştır.
Bir kurumun yasalar çerçevesinde kurulmuş olması onu aklayıp paklamaz.
Vakıf ve vakfiyenin anlamından uzaklaştırılması hele özel ve tüzel VAKIF MALLARINI bir şekilde yasal kılıflarla irtikap etmek bir fani için FELAKETTİR. Hem dünyada hem ahirette.
Vakf edilen mülklerin vakfeden tarafından kullanım alanları ve sınırları belirtilmiştir. Ayrıca vakfiyeler yerli yerinde kullanılması için vakfeden tarafından "beddua" ile emniyete alınmıştır. "Kim ki vakfımı ve vakfiyemi yazılı amaçları dışında kullanırsa Allah belasını versin kahhar ismi ile kahretsin" tarzı beddualarla emniyete alınmak istenmiştir.
Bazı vakıf mallarının geçmişte İŞGAL, DÜŞÜK KİRA İLE KULLANIM, KAT KARŞILIĞI İNŞAAT şeklinde "yasal kılıflarla" kullanılmakta oldukları görülmektedir.
Ayrıca yeni vakıfların, kurucularının bir takım menfaat ve yararlanma mekanizması olarak kurulmakta beis görmedikleri görülmektedir.
Millete ait mülkler hiçbir gerekçe ile VAKFA mülk irad edilemez! Kimse kimseyi ve özellikle de kendisini VAKIF kılıfı ile yanıltmaya çalışmamalı!
Diyanet tarafından hazırlanan İslam Ansiklopedisinde vakıfla ilgili şu kayıtlar mevcuttur;
"Ebû Hanîfe'ye göre vakıf, vakfedenin mülk bir aynı mülkiyetinde tutarak menfaatini fakirlere veya bir hayır cihetine tasadduk etmesidir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed vakfı, "menfaati insanlara ait olmak üzere mülk bir aynı Allah'ın mülkü olarak temlik ve temellükten ebediyen alıkoymak" şeklinde tanımlar. Ebû Hanîfe'ye göre vakıf işlemi bir tür âriyet (bedelsiz bırakma) niteliğindedir ve vakfedilen malın mülkiyeti hükmen vakıf yapanda kalmaktadır. İmâmeyn'e göre ise bunlar vakfedenin mülkiyetinden çıkıp Allah'ın (kamunun) mülkü haline gelmektedir. Hanefî doktrininde ve Osmanlı uygulamasında doğurduğu sonuçlar bakımından daha çok İmâmeyn'in tarifi benimsenmiştir."
Sonuç olarak vakıf ve vakfiyeler amacı dışında kurulamaz, kullanılamaz.
Vakıf medeniyetimize gölge düşürmeye de kimsenin hakkı yoktur.
Vakıf kurmak muhtemelen her şahsın kurup yürütmesi mümkün olmayabilir onun için;
Bir an için bırakalım vakıf kurmayı!
Hemen herkesin yapabileceği çok basit şeyleri yapalım ve başkalarının hayatına dokunalım. Var mısınız en azından bir yetime ayakkabı alalım bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacını giderelim mesela elektrik, doğalgaz faturasını ödeyelim mesela varsa kiracımızdan bu ay kira parası almayalım. Vermenin lezzetini denemeye var mısınız! "Çalışsın abi" demekten bir an vazgeçip hayatlarına dokunalım.
ASLINDA KENDİ HAYATIMIZA DOKUNARAK HAYATIMIZI ANLAMLI HALE GETİRELİM! Var mısınız?
Vesselam
|
||
|