İnsanoğlu için iki kader vardır. Mutlak kader, mukayyet irade.
Toplumların ve milletlerin kaderi de öyledir.
İnsan iradesinin mudahil olduğu alanlar vardır ki, hem tercihidir hem de sorumludur.
Milletlerin de öyledir. Nasıl olurlarsa/layıklarsa öyle yönetilirler.
Özelde İslam alemi ve genelde tüm insanlık coğrafyasına bakınca/yaşananlar insanın içini acıtıyor.
Yaşanan olaylar, çekilen çileler, görülen işkenceler. Keşke ölmüş olsaydım dedirten cinsten.
Sosyal medya da, görsel medyada yayınlanan ve izlenen videolar insanın kanını donduracak cinsten.
Hasseten yaşadığımız asırda İslam alemin de, mazlum-mustazaf halkların başına gelenlerin hangisini, nasıl ifade etsek ki…
Diri diri toprağa gömülenlerden mi bahsetsek/tıpkı cahiliye döneminde kız çocuklarına yapıldığı gibi.
Fırınlarda ve tutuşturdukları ateşlerde cayır cayır odun gibi yakılan insanlardan mı bahsetsek /hendeklerde yakılan ashab-ı uhdut gibi.
Sahralarda/çöllerde eli kolu bağlanmış, açlığa terk edilmiş insanlardan mı bahsetsek/Habab bin Eretler gibi
Dar alanlara sıkıştırılmış/kuşatılmış yeme adına nebatat tan başka imkanı olmamış, bir deri bir kemik kalmış insanlardan mı bahsetsek/ ilk ashabın çektiği gibi
Hücrelerde zindanlarda envai çeşit işkenceden geçirilen kolları kırılan, etleri dağlanan, boğularak öldürülenlerden mi bahsetsek/Ammar bin Yasirler gibi
Akla hayale gelmez burada yazmaya haya ettiğim hanım kardeşlerin yasadıklarından mı bahsetsek/Sümeyyeler gibi.
Adeta tarih tekerrür edercesine, ilahi kelamda ifadesini bulduğu gibi “siz sizden öncekilerin çektiğini çekmeden cennete gireceğinizi mi sandınız…”
Öte yandan binlerce yıllık, asırlardır tevarüs etmiş bu coğrafyanın tabiat ve kültürünün yok edilmesi insanın içini acıtıyor.
Şehirlerin yakılması ve yıkılması gibi
Kültür ve medeniyet mirasının tarumar edilmesi, çalınması, işgalcilerin alıp götürmesi gibi.
Araplara ait bir kelamı kibar şöyledir;
“Baade harabul Basra/Basra şehri yandıktan sonra”
Bu sözün hikayesi şöyledir;
Çok acıklı hikayesi var bu sözün! Bugünü çok iyi anlatır…
“Yoksul adamın biri günlerce aç kaldıktan sonra ekmek istemiş Basralılardan vermemişler,
Kasap, kesip bir dilim et vermiş ona.
Bu defa da eti pişirmek için ateş istemiş Basralılardan.
Basralı ateşte de vermemiş.
Yoksul da,” Allah’ım bu eti pişirecek kadar ateş ver” diyerek dua etmiş.
Duanın ardından da çok büyük bir yangın çıkmış. Basra yanmaya başlamış.
Yoksul da etini pişirmekle meşguldür.
O esnada; ateş istediği adamlardan biri ona “sonunda ateş buldun” demiş.
O da , “Basra harap olduktan sonra “ demiş.
Evet; Elbette duası makbul olan birisi çıkacaktır.
Mazlum halkların sıkıntıları bir gün mutlaka son bulacak tır,
Amma; insanımız, şehirlerimiz, medeniyetimiz büyük bir yangına uğradıktan sonra…
Evet içimiz yanıyor/Ölmek ne kelam…
|
||
|