Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anadolu coğrafyasının tarihsel misyonu olan ümmetin önderliği vasfına dönmeye başladığı artık kabul edilen bir gerçektir. Bu konuda ülkemizi yöneten siyasal hareketin liderliği ve yöneticileri çok fazla emek harcadılar/harcıyorlar. Ya da en azından çok istiyorlar.
Açıkçası bu hususta ümit var olmak gerektiğine inanıyorum. Ancak bu ümit varlığın saldım çayıra Mevlam kayıra kıvamındaki bir boş vermişliğe dönüşmesi ise korkumdur. Bu olmasın diye de başka kalem erbabının da yaptığı gibi bende zaman zaman ilgililerinin dikkatine sunulmak üzere yazmayı bir borç bildim ve yazdım.
Ana fikri özeleştiri yapabilme tavsiyesi olan bu yazılarda özeleştiri yapılması gereken başlıklara dair örnekler de vermekten geri durmadım.
Bu bağlamda 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli idareler seçiminden sonra yazıp “Davam İslam” isimli kitabıma da aldığım yazıya şöyle giriş yapmıştım:
“Net söyleyelim; hiçbir mazeret kalmadı. Her şey tamam. Artık kimse şunu söylemenin, şöyle olmalı demenin zamanı değil demesin. Zira Referandumsa istediğimiz şekilde sonuçlandı. Başkanlık seçimiyse net bir şekilde kazanıldı. Mecliste çoğunluk elde edildi. En son da 31 Mart 2019 itibari ile Yerel seçimler de içerisinde matematiksel olmayan ama sosyo-psikolojik çok net mesajlarla birlikte tamam oldu.”
Bahse konu yazıda mazeretsiz olarak özeleştiri yapmamız gereken bazı hususları ele almıştım. Şimdi bahse konu o yazının o kısmını burada paylaşıyorum. Bakalım ve değerlendirelim. İsabet oranımız ve özleştiri yapabilme seviyemizi görelim. Kısım şöyleydi;
“Aşağıda özeleştiri yapılabilecek belli başlı konulara işaret etmeye çalıştım. Zira bu süreç tam bunun zamanıdır. Biz bu gemideyiz. Geminin yüzmesini ve rotasında gitmesini isteyen içeriden birisi olarak muhataplık durumundaki herkes için uyarı ve dikkat çekme sorumluluğumu yerine getirmek dışında bir amacımın olmadığını da belirtmek isterim. Kalplerde olanı Allah’tan başka bilecek yoktur.
Öyleyse buyurun!
Aile kanunu: en feminist jargonun dahi hayal edemeyeceği kadar erkek ve aile düşmanı Aile kanunu üzerinde tekraren düşünülmezse aile kurumumuzun bekasını konuşmaya bile vaktimiz kalmayabilecek.
Nafaka konusu: zulmün, adaletsizliğin, perişanlığın ve açıkçası kadına yönelik şiddetin bizzat sebebi olmuş vaziyetteki bu konunun dini ve örfi değerlerimiz dikkate alınmadan çözülemeyeceğini düşünmezsek vay halimize.
Dindar gençlik yetiştirme hedefi: mesela dini ve ahlaki öncelikleri olan birisinin kendi kız ya da oğlunu gençlik kollarına gönül rahatlığı ile emanet edebilir hale gelebileceğini görme süremiz niye bu kadar uzadı.
Milli eğitimdeki eksikler: Özellikle İmam hatip Liseleri başta olmak üzere eğitim konusunda da sınıfı geçmekte zorlandığımız maalesef ortadadır.
Toplumsal Cinsiyet eşitliği zırvalığı: İnsan cinsinin kökünü kazıma ve fıtrat düşmanlığı olan bu konunun bir iki tepki gelince durdurulup ardından tekraren gündeme gelmesinden usandığımızı anlamak gerek.
İnanç özgürlüğü ve başörtüsü konusu: bu konunun teamülden kurtarılıp mevzuat dayanaklı hale gelmesi önem arz etmektedir.
Atamalar: Bu konudaki temel kriterin partiye fiili ya da gönülden mensubiyet ve sendikaya üyelik merkezli yaklaşımların sorun oluşturduğu görülmüş olsa gerektir. Bu uygulamadan vazgeçilmesi, en azından bu algının değiştirilmesi ve liyakat denen şeyin lafta kalmaktan kurtarılması gerekmektedir.
Yönetici kibri: Seçilmiş ya da atanmış kimi yöneticiler ile partideki çoğu kişinin Millete tepeden bakan kibirli duruşlarının doğurduğu yaralanmaların tedavi edilmesi lazım görünüyor
Hormonlu zenginleşmeler ve ekonomi; para ve kadın meselesi çok kayıp verdirirken bu konudaki tedbirleri almada daha fazla gecikme olmamalı. Milletin cebi, emeklilik düzenlemesi ve emeklilik sonrasına dair ciddi adımların atılması gerektiği ortadadır.
Çiftçiler ve tarımsal tedbirler: bu ülkenin bir tarım ülkesi olduğu gerçeği maalesef fark edilmelidir.
STK’lar: Vakıf, dernek ve cemaatlerin devlet ve siyasetle ilişkilerinin tekraren tanımlanması ihtiyacı da çok elzem gözükmektedir.
Kürt/Terör Sorunu: Çoğu kere sorun olarak ifade edilen talep ve ihtiyaçların nerede ise tamamen halledildiğini, hatta bu gün için Kürtlerin sadece PKK sorunu kaldığını onun bile nerede ise bitmek üzere olduğunu düşünüyor olsam da sosyoloji başka argümanlarla karşımıza çıkmakta. Bu bağlamda sosyal ve siyasi yönü ağırlık kazanmış bir yeniden okuma dili geliştirilmelidir.”
Bu konulara dair özeleştiriye ihtiyacımız olduğunu hala da düşünüyorum. Elbette ne kadarı için ne kadar mesafe alındı takdiri kendisini muhatap gören herkese bırakalım.
Peki, bu yazıya bugün neden ihtiyaç duydum?
Bu yazı, ismi sosyal medyada bolca yazılıp çizilen ve parti genel merkezinde büro memuru olarak çalıştığı ifade edilen bir genç nedeniyle yazıldı. Paylaşımlara göre bahse konu genç; yaşı ve yaptığı iş ile orantılı olamayacak derecedeki pahalı lüks araçlarının içerisinde kokain içerken görülmekte. Elbette bu durum fazlaca sorgulamaya neden oldu.
Bu sorgulamalara panikle verilen kimi cevapların ise kamuoyu tarafından ikna edici bulunup bulunmadığını zaman gösterecek elbette.
Hadi diyelim ki tüm teşkilattakileri kriminal ve ahlaki olarak süzgeçten geçirmek zor. Peki, genel merkez için?
Ayrıca idari bir görevi ve uzmanlığı olmayan bir büro personelinin emsallerinin kazanma ve harcama grafiğinin dışında giden yaşantısı neden sorgulanmaz?
Ederi 3500 TL maaş olması gereken bir göreve hadi 5000 TL ödendi. Bu dahi lüks arabalar, lüks harcamalar ve kokain için fazladır. Lütfen Allah rızası için tüyü bitmemiş yetimin hakkı adına kaynağı araştırılsın.
Teşkilatlardaki benzeri ve incitici örneklere dönük eleme yapılsın. Ümmetin umudu bir hareketin böyle yıpratılmasına gönlümüz razı değil.
Dilimizde tüy bitti ama yine söyleyelim; Hareketin liderinin özlediği ve hedeflediği dindar gençliğin bir numunesini gençlik kollarında görmek istemek hakkımız değil mi?
Kimseyi ilzam etmiyorum. Aksine bu hareketin bir mensubu olarak ülkemin, hareketimin ve ümmetimin geleceğine dair dertlenen endişe duyan bir yürek olarak yazıyorum.
Özellikle gençlik çalışmalarındaki başarısızlık üst düzeyde. Dava denince iki cümle kurabilecek kaç genç yetiştirildiği de sorgulanmaya muhtaç haldedir. O nedenle; Maneviyatsız bir gencin sonradan ve büyük ihtimalle hak etmeden emeksiz ulaştığı lüks hayatındaki boşluğu kokainle doldurmaya çalışmasına şaşırmamak lazım.
Son söz niyetine;
Lince eyvallahı olmayan ve bu hareketin tam merkezinden birisinden iğneyi kendine batırma çabasıyla yazılmış bir yazıdır bu.
Sürçü lisan ettiysek affola…
Hesaba çekilmeden kendini hesaba çekebilenlerden olalım diye dua ile…
Vesselam!
|
||
|