Enis Berberoğlu Milletvekilliğine Geri Dönebilir mi?
Enis Berberoğlu hakkında MİT Tırları sebebiyle geçmiş yıllarda ceza davası açıldı ve tutuklandı. Berberoğlu, hakkında yürütülen yargılamalar sonunda mahkûm oldu ve bu karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleştikten sonra milletvekilliği sona erdirildi.
Berberoğlu’nun yargılanma süreci oldukça karmaşık ve tartışmalı bir şekilde ilerledi. Önce yargılanma süreci hakkında kısa bilgi vereceğim.
Berberoğlu’nun Yargılanma Süreci
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 08.04.2016 tarihinde Berberoğlu hakkında MİT Tırları ile alakalı bilgilerin Can Dündar’a verilmesi fiiline istinaden “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek ve FETÖ/PDY'ye bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlarından soruşturma açmak maksadıyla yasama dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırladı ve bu fezlekeyi 18.04.2016 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulmak üzere Adalet Bakanlığına gönderdi.
Bu fezlekenin hazırlanmasından kısa bir süre sonra TBMM’de kabul edilen 20.5.2016 tarih ve 6718 sayılı Kanununla (geçici 20. md) Berberoğlu’nun da yer aldığı 562 tane yasama dokunulmazlığının kaldırılması fezlekesi oylanarak toplu şekilde dokunulmazlıklar kaldırıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 19.08.2016 tarihli iddianamesi ile Berberoğlu hakkında devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasî veya askeri casusluk amacıyla temin etmek ve FETÖ/PDY’ye bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarından cezalandırılması istemiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açtı.
İlk derece mahkemesi, 14.06.2017 tarihli kararı ile “siyasi ve askerî casusluk maksadıyla devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan Berberoğlu’na 25 yıl hapis cezası verdi. Duruşmada hazır bulunan Berberoğlu, mahkûmiyet hükmü ile birlikte tutuklandı.
Berberoğlu, mahkûmiyet kararına karşı bozma ve tahliye talebiyle 18.07.2017 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesinde (BAM) istinaf kanun yoluna başvurdu. BAM 13.02.2018 tarihinde, ilk derece mahkemesi tarafından verilen mahkûmiyet hükmünü kaldırdı ve Berberoğlu’nun devletin güvenliği ya da iç veya dış siyasî yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak suçunu işlediğini kabul ederek 5 yıl 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar verdi.
Yargılama süreci devam ederken TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin 24.06.2018 tarihinde birlikte yapılmasına karar verdi. Tutuklu bulunan Berberoğlu, bu seçimlerde yeniden milletvekili seçildi.
Berberoğlu, milletvekilliğinin kesinleşmesini müteakiben 29.06.2018 tarihinde, Yargıtay 16. Ceza Dairesinden, “yeniden milletvekili seçilmesi sebebiyle Anayasanın 83. maddesinin sağladığı yasama dokunulmazlığına tekrar kavuştuğunu, bu nedenle Anayasanın emredici hükmü gereği yargılamanın durmasına karar verilerek” tahliye edilmesini talep etti. 16. Ceza Dairesi 19.07.2018 tarihli kararında yargılamanın durması talebini reddetti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 20.09.2018 tarihli kararıyla, BAM’ın mahkûmiyet kararını onadı. 16. Ceza Dairesi, kesinleşen hükmün bir örneğini, Anayasa’nın 84/2. fıkrası uyarınca gereğinin takdiri için TBMM Başkanlığına gönderdi. TBMM üyesi olan başvurucu hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesinin üyelik sıfatının sona ermesinden sonra mümkün olması gerekçesiyle tahliyesine hükmetti (AY. Md. 83).
Berberoğlu, 16. Ceza Dairesi kararlarına karşı, 01.10.2018 ve 26.11.2018 tarihlerinde iki kere AYM’ne bireysel başvuruda bulundu ve AYM bu başvuruları birleştirdi.
Hakkındaki kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün 04.06.2020 tarihinde TBMM Genel Kurulunda okunmasıyla Berberoğlu’nun milletvekilliği sıfatı sona erdi.
AYM, 17.09.2020 Tarihli kararıyla Berberoğlu tarafından yapılan bireysel başvuru incelemesini sonlandırarak başvurucu lehine ihlal kararı verdi. 09.10.2020 günlü Resmî Gazetede yayımlanan AYM kararında, AYM, iki tür hak ihlali tespit etti;
1- Seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakkı yönünden ihlal
2- Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden ihlal
AYM, ihlal kararı kapsamında, Anayasanın 67. maddesinde korunan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yargılamanın yenilenmesi kararı verdi.
AYM, ayrıca yargılamanın yenilenmesi kararı kapsamında derece mahkemesinin ne yapması gerektiği konularında da bazı açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar şu şekildedir:
Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hale getirmenin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekir.
Derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken şey, AYM’nin ihlal kararı gereğince yeniden yargılamaya başladığına dair karar almaktır. Derece mahkemesinin yeniden yargılama kararı almasıyla birlikte, bir hak ve hürriyeti ihlal ettiği AYM’nce tespit edilen önceki mahkeme kararı kendiliğinden ortadan kalkar. Mahkeme, sonraki aşamalarda, AYM kararında belirlenen ihlalin sonuçlarını gidermek için gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
Yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneği İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. İlk derece mahkemesince yapılması gereken ilk iş Yargıtay’ın onama kararına bağlı sonuçların geri alınması amacıyla yeniden yargılama kararı verdikten sonra başvurucu hakkında yargılamanın durmasına karar vermektir.
Burada sorunun temelini, AYM tarafından “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı”nın ihlal edildiği yönünde karar verildiği için, Berberoğlu’nun bu karara istinaden TBMM üyeliğinin iade dilip edilemeyeceği meselesi teşkil etmektedir.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Kararı
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi AYM’nin vermiş olduğu yargılananın yenilenmesi kararı kendisine ulaştıktan sonra, Berberoğlu hakkında, yargılamanın yeniden başlatılmasına yer olmadığı yönünde karar verdi. Bu durumda, daha önce Yargıtay’ın onamasına bağlı olarak kesinleşmiş olan ve Berberoğlu’nun milletvekilliğinin düşmesine de dayanak teşkil eden yargı kararı, kesin hüküm mahiyetini sürdürmeye devam etmektedir.
Yargılamanın Yenilenmesi Mekanizması
Yargısal hüküm kesinleştikten sonra, mahkemelerin verdiği kararların Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 311. maddesinde öngörülen hükümler çerçevesinde hatalı olduğunun anlaşılması mümkündür. Yargılamanın yenilenmesi kurumu yoluyla, mahkemeler tarafından verilerek kesinleşen hatalı yargısal kararların düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
Yargılamanın yenilenmesi, CMK’nın 311-323. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayrıca, 6216 Sayılı AYM’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 50/2. fıkrası kapsamında AYM tarafından verilen ihlal kararına bağlı olarak da yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmektedir.
Derece mahkemesi, yapacağı yeniden yargılama neticesinde, şayet vermiş olduğu ve daha önce de kesinleşen ilk kararın doğru olduğu kanaatine ulaşırsa, ilk kararı ile uyumlu yönde karar verecektir. Burada yargılamanın yenilenmesi sebebinin mevcut olması hususunda haklı olunması ile davanın esası bakımından haklı olunması farklı şeylerdir. Yeniden yargılama neticesinde şayet eski kesinleşen hükmün yerinde olduğu kanaati hasıl olursa, yargılamayı yapan derece mahkemesi bu yönde karar verecektir.
AYM’nin İhlal Kararının Derece Mahkemesine Yönelik Sonuçları
AYM’nni yargılamanın yenilenmesi kararı kapsamında ortadan kaldırılmasını isteyebileceği hususlar şu şekilde özetlenebilir:
“Berberoğlu hakkında yapılan yargılama işlemlerinin, mazbatasını alarak milletvekilliği görevine başladığı 29.06.2018’den itibaren, Anayasanın 83/4. fıkrası gereğince yasama dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra yürütülmesi gerekiyordu. Oysa, bu dönede Berberoğlu hakkında yapılan yargılama işlemleri, Anayasanın 83/4. fıkrasına aykırı olarak yasama dokunulmazlığı kaldırılmadan yürütülmüş, yapılan bu yargılama işlemleri neticesinde Berberoğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmüş, bu yolla seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakkı ihlal edilmiştir. Bu şekilde ortaya çıkan “seçilme ve siyasî faaliyette bulunma” hakkına yönelik ihlalin giderilmesi, ancak Berberoğlu’nun milletvekilliğinin tekrardan iade edilmesi ile mümkündür. Bu yolla, anayasal ihlal giderilerek, Berberoğlu’nun ihlalden önceki eski halinin tekrardan iade edilmesi sağlanmış olacaktır”.
AYM, Berberoğlu ile alakalı vermiş olduğu ihlal kararı kapsamında yargılamanın yenilenmesi yönündeki kararını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdikten sonra, bu mahkemenin neler yapması gerektiği konusunda da bazı açıklamaları yapmıştır; bunlar:
* Derece mahkemesince (İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi) yapılması gereken ilk iş, “Yargıtay’ın onama kararına bağlı olarak ortaya çıkan sonuçların geri alınması” amacıyla yeniden yargılama kararı vermek;
* Başvurucu (Berberoğlu) hakkında, yeniden yargılama kararının verilmesini müteakiben derhal yargılamanın durması yönünde karar vermek.
* Daha sonraki aşamada da AYM’nin vermiş olduğu ihlal kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarının giderilmesi maksadıyla gerekli işlemleri yapmak.
AYM’nin Yetkisini Aşan ve Yerindelik Denetimine Sebep Olan İşlemleri
AYM, yargılamanın yenilenmesi kararını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine göndererek, yargılamanın yenilenmesi kararına uygun olarak yargılama faaliyetlerinin yerine getirilmesini istemiyor; bu Mahkemeden, Yargıtay’ın onama kararına bağlı olarak kesinleşen kararın ortadan kaldırılması maksadına yönelik bazı yargısal işlemleri yapmasını istiyor.
Esasen Anayasanın 83/4. fıkra hükmüne aykırı olarak da olsa, Berberoğlu davasında mahkeme yargılama kapsamında yapılacak her şeyi yapmıştır. AYM’nin ihlal kararı ile bu kapsamda yapılan yargılama işlemleri tamamen geçersiz hale gelmiyor.
Diğer yandan, AYM kararında sözü edilen ihlal durumunun giderilmesi amacına yönelik olarak yargılamanın yapılmasını lüzumlu kılacak yeni bir delil, yeni bir bulgu ya da CMK’nın 311. maddesinde belirtilen yargılamanın yenilenmesini lüzumlu kılan sebeplerden bir ya da birkaçı mevcut değildir. Ayrıca İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılama yürütmesinin, ihlal kararında belirtilen sonucu değiştirmek noktasından da bir etkisi yoktur.
Yukarıda da belirtildiği gibi, yargılamanın yenilenmesinden maksat, yapılacak yeni yargılama yoluyla, önceki yargılamada söz konusu olan hatayı gidermektir. Sırf kesinleşmiş bir mahkeme kararını ortadan kaldırmak için, önce belli usulî işlemleri yaparak önceki mahkeme hükmünü geçersizleştirdikten sonra, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine “efendim benim kararımda belirttiğim şekilde başlatmış olduğun yargılama faaliyetini artık durdur” demek, yargılamanın yenilenmesi kurumunun tabiatı ile bağdaşır değildir.
AYM’nni ihlal kararını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdikten sonra, bu mahkemeye yapacağı yargılama görevi ile alakalı olarak nasıl hareket edeceğini söylemek, ne yapması gerektiği konularda diktede bulunmak, hem 6216 Sayılı Kanun’un 50/1. fıkrası hükmüne aykırı olarak “yerindelik denetimi”, hem de yetki aşımı durumunu ortaya çıkaracaktır.
6216 Sayılı Kanun’un 50/2. fıkrasında “Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir” hükmü yer alıyor. Oysa, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin bu hükümde öngörülen amaca yönelik yapabileceği bir şey yoktur. Esasen Berberoğlu’nun ihlal edilen haklarının geri iade edilmesi ancak milletvekilliğinin kendisine iadesi ile mümkündür. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin de bu yönde bir yetkisi yoktur.
Somut durumda, hatalı bir karara da dayansa, hukuken geçerli olan statü icabı Berberoğlu’nun yasama dokunulmazlığının mevcut olmadığı bir zeminde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine, başlatmasını söylediği yargılama faaliyetlerini durduracaksın demek, esasen mevcut olmayan yasama dokunulmazlığını var kabul etmek demektir. Gelecekte TBMM tarafından dokunulmazlığın tekrardan getirilebilmesi ihtimaline istinaden, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine yargılamayı durdur talimatı vermek, bir yetki aşımıdır.
Yargı Bağımsızlığına Aykırılık Durumu
Anayasanın 138. maddesine göre, “hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz”.
Bir hukuk devletinde, hâkimler ve mahkemeler, yasama, yürütme ve diğer kişi ve kurumlar yanında, diğer yargı organları karşısında da bağımsızdırlar. Alt mahkemeler, AYM de dâhil olmak üzere, üst mahkemelerin, itiraz, temyiz, bireysel başvuru mercii sıfatıyla verdikleri kararları dışında, verecekleri kararlar ile bağlı değildirler. Bir mahkemenin üst mahkeme olması, alt mahkemelere, kanunen yetkili oldukları davaların görülmesi ile alakalı olarak emir ve talimat vermelerini meşru kılmaz. Aksi takdirde, mahkemelerin, “Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verebilmeleri” imkânı ortadan kalkmış olur.
Bu belirlemelere göre, AYM İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine yönelik “…yeniden yargılama kararı verdikten sonra başvurucu hakkında yargılamanın durmasına karar ver” diyor. Yargı bağımsızlığı ilkesinin gereği olarak, AYM, bir diğer yargı merciine (İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine), yetki alanına giren konularda, emir, talimat, direktif vb. veremez, mutlaka şu yönde karar vereceksin diyemez. Dediği anda yargı bağımsızlığı ihlal edilmiş olur.
Bu durumda, AYM’nin anayasal ve kanunî olarak yapacağı tek şey, ihlal kararını verdikten sonra, bu kararı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine göndermekten ibarettir.
İhlalin Giderilmesi Yönünde Neler Yapılabilir
AYM’nin yargılamanın yenilenmesi kararı vermesi üzerine, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin bu aşamada yapabileceği şeyin yeniden yargılama yapmak olduğu söylenebilir ise de, bu mahkemenin yeniden yargılama yapması için önceki yargılama aşamasında ihlale esas olan yargılama sakatlıklarının mevcut olması gerekir. Somut olayımızda hâlihazırda Berberoğlu’nun yasama dokunulmazlığı mevcut değildir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yargılamaya devam edecek olsa, önceki yapılanların haricinde bir şey yapmayacaktır ya da farklı yargılama işlemlerin yapılmasını lüzumlu kılacak yeni delil, bulgu ya da olguların varlığı durumu söz konusu değildir.
Burada ihlalin giderilmesi konusunda yetkili merciin TBMM olduğu söylenebilir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, yargılamanın yenilenmesi kapsamında yapacağı işlemlerle burada sözü edilen ihlallerin giderebilmesi mümkün değildir. Herhalde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Berberoğlu’na milletvekilliğinin iade edilmesi yönünde bir kararı verebilecek hali yoktur.
Kaldı ki, derece mahkemesinin verdiği son karar şayet usule aykırı kabul edilecek olursa, muhtemelen itiraza konu olacaktır. İtirazdan sonra verilecek karar da kesindir. Muhtemelen bu karara karşı da bireysel başvuru yoluna gidilebilecektir.
TBMM’nin yerine getireceği bir yükümlülüğü mahkemeye yüklemenin fonksiyonlar ayrılığı ile bağdaşırlığı yoktur. Bu yöndeki bir talep, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinden yetkisi dâhilinde olmayan bir işi yapmasını istemek manasına gelir.
Özet olarak belirtmek gerekirse, bu durumda, ihlal kararına rağmen, Berberoğlu’nun milletvekilliğinin düşmesine dayanak teşkil eden kesinleşmiş yargı kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu durumda, TBMM’nin Berberoğlu’nun milletvekilliğini iade etme konusunda mutlak bir yükümlülüğü yoktur. Hatta, milletvekilliğinin düşmesine dayanak teşkil eden kesinleşmiş mahkeme kararı geçersiz hale gelse bile, TBMM’nin Berberoğlu’nun milletvekilliğini iade etmek konusunda hukuki bir mecburiyeti ortaya çıkmaz. Son durumda, TBMM, takdiri olarak Berberoğlu’nun milletvekilliğinin iadesi yönünde karar verebilir.
|
||
|