Son yıllarda okuduğumuz makaleler ve yaptığımız araştırmalar bizlere hayalini dahi kuramayacağımız kadar farklı bir dünyayı anlatır oldu. Malum, evinde elektrik olmadan yaşayan dedeler ve ninelerle, okul öncesi döneme “youtuber” kavramının imza attığı torunları, aynı çatı altında buluşturan dünyada yaşanan, açık ara kuşak çatışması… Yine aynı mantıkla elektriksiz döneme uzanan eğitimci hayatları ile hayatından dijital eksik olmayan öğrencileri, okul çatısı altında buluşturan da bu çağın ta kendisiydi. Öğrenci dijital yerli iken, eğitimci dijital göçmen olunca, haliyle pek çok şey de ters giderek sendelemekteydi. Yine de yüz yüze eğitim sistemi, bu kuşak çatışmasını hissettirmeyecek kadar aralanan kapıları birbirine yaklaştırabilirdi. Ta ki dijital çağ keskin bir çizgi gibi gelip varlığını hissettirene kadar. Nedir bu keskin çizgi diye baktığımızda; yüz yüze eğitime dur diyen, sevdiklerimizle bizleri ekranlar arkasından buluşturan, dijital bir görüntü ile bayram kutlamamıza sebep olan, alışverişlerimizi dahi dijitale taşıyan Covid- 19 Pandemi dönemi.
Pandemi, yaklaşık yirmi yıl kadar sonra olmasını beklediğimiz gelişmeleri, adeta dijital hızında bizlere getirdi. Evet, Covid sadece bir salgındı. Tüm dünyayı sardı, sarmaladı ama en çok da gerçek yaşamı elimizden aldı. Kim derdi ki bundan sonra herkes yüzünü bir maske ile gizleyecek, üstelik öyle bir korku gelecek ki bu korku tüm dünyada hissedilecek. Okullar, camiler ve aklınıza gelen her yer tehdit içerecek. Anne–babalar evlatlarından, evlatlar ise anne- babalarından uzak düşecek.
Diplomalar anlamını yitirecek dediğimizde kimse anlamlandıramazdı. Oysa şimdi yapay zeka kavramı, tüm diplomaların en büyük çıkmazı. Ne hikmetse bu çağın yabancısı olan ebeveynler hala garantili iş ve diploma derdinler. Ah o diplomaların geçtiği ellerse, üzülerek söylemeliyim ki bu çağın bazen çok çok gerisindeler. Tüm bilgilerin dijital ortama taşındığı, çocukların yetişkinlerden daha kolay bir şekilde bilgiye ulaştığı ve mesafelerin hiç olmadığı kadar birbirine yaklaştığı bir zamanda, tüm bunlar hiç olmamışçasına değişmeden, değiştirmeyi hayal eden bir sistem, sizce ne kadar mantıklı? Elbette ki okul, eğitimci ve öğrenci buluşması, buluşmaların en muazzamı; fakat şartlar artık çok başkalaştı. Üzülüp kahrolmak, geçmişi mumla aramak, böyle olmaz diye serzenişte bulunmak sadece zaman kaybı. Dostum, doğadaki tüm canlıların hayatta kalması, uyum sağlama becerileriyle doğru orantılı. Evet, şartlar değiştiyse biz de şartlarımızı değiştirmeliyiz, bu kabul, bu işin en büyük kurtarıcısı. Dijital ortamda uzaktan eğitim yaparken gerekirse, o çok eleştirdiğimiz dijital oyunlardan da yararlanarak çocukları eğitimle buluşturmalı ve çocukların kalbine giden yollar bulmalı. Çocuklar uzaktan eğitimden kaçtığında ise ekranları değil eğitim şeklimizi sorgulamalı. Eğitimciler olarak, eğitim müfredatımızı ve uzaktan eğitim metodlarımızı güncelleyerek değişen dünyaya uyum sağlamalı. Sınıfta yüz yüze ders anlatmadığımız gerçeğini fark ederek dijital ortamın renkli dünyasında, siyah beyaz kalmamalı.
Yapay zeka faktörü ile yarışacak kadar iddialı yurdum insanı hala, test çözerek meslek edindirecek işlerin peşinde. Hal böyle olunca da çocuklara, robotvari telkinler verilmesi gayet yerinde. Ödev yapıp test çözen, denemelerde başarı gösterdikçe desteklenen, ezberlediği sayfa sayısınca değer gören çocuklardan bir robottan farklı olarak ne beklenebilir ki? Ameliyatı insandan daha iyi yapan robotlar, terapiyi dahi yapacakken, biz çocuklarımıza daha öte ne verebiliriz ki? İşte burası, anlaşılması gereken mihenk noktası… Evet bir robottan daha iyi doktor yetiştiremezsiniz ama çocuklarınıza sevgi, merhamet ve içtenlik kazandırarak en azından insan kalmalarına yardım edebilirsiniz. Dijital çağda robotlaşan insanlara değil, mesleği elden gitse de kendini yenileyerek yeni mesleklere adapte olabilen İNSANLARA ihtiyaç var.
|
||
|