Uzaktan Eğitimle, Kalbe Dokunmak!..
Zil sesi ve cıvıl cıvıl çocuk seslerinin duyulmadığı bir eğitim öğretim dönemine başlamak… Çocuklar için mi daha zor, aileler için mi, yoksa öğretmenler için mi? Hiç kuşkusuz tüm alanlarda oluşan kocaman bir boşluk ve gönüllerimiz genel olarak buruk. Salgın, sadece biyolojik sağlığımızı değil, akademik başarımızı, sosyal hayatımızı ve tabiki ruhsal yanımızı da hedef aldı. Peki, nereden başlamalı? Hiç olmadığı kadar eğitimden uzaklaşan çocuklarımızı nasıl toparlamalı? Tüm öğretmen arkadaşlarımızın en haklı kaygısı, çocuklarda ister istemez oluşan bilgi açığı.
Sevgili dostlar ve bilhassa da uzaktan eğitimle yola başlayacak olan eğitim neferleri ile paylaşmak istediğim birkaç nokta var. Biliyorum ki hem çok heyecanlı, hem de kaygılısınız. Her bir meslektaşımızın kendi dünyasında yaşadığı zorluklar, kurduğu hayaller ve gösterdiği çabalar var. Okul, derslik ve öğrencilere duyulan özlemse cabası ve biliyorum ki şu an yazacaklarımı da yüreğinde hisseden kocaman bir camia var. Ben, sadece hatırlatmak babında dokunacağım harflere, izninizle. Okullardan uzakta geçen bu pandemi sürecinde her bir öğrencimiz travmatize oldu. Az ya da çok, sadece derece farkı ile. Geleceğe dair belirsizlik yaşayan, korkuları artan, ders içeriklerine dair motivasyonu düşen, dış dünyaya dair güvensizlik yaşayan öğrencilerimizin, akademik başarılarından önce gönüllerine dokunmak ve yaralarına merhem olmak gerekir biz eğitimcilere. Sözüm o ki; bilgi bombardımanı ile başlamayalım telafi eğitimlerine. Önce bir duralım, okul öncesinden tutun da, lise sona kadar tüm çocuklarımızla yeniden güçlü bir bağ kuralım. Aynaların arkasından, ekranlara konuşarak nasıl bağ kurulacak demeyelim. Elimizdeki imkânlarla, ekranlardan kalplere giden yollar bulalım. Matematikle, fen bilgisiyle start vermeden önce, akademik kaygılarımızı bir adım geride tutarak, yaşadıkları ruhsal travmaları anlamak için konuşalım. Öğrencilerimiz için Covid-19 sürecini sadece dinleyen ve anlayan yanımızla rehabilite edelim. Lütfen ama lütfen etkin dinleyelim. Nedir etkin dinlemek? Mesela sözün bittiği yerde nasihat etmeler ve akıl vermeler varsa, etkin dinlemekten, söz edilemez asla. Ne demek istiyorum biraz daha açayım. “Nasılsınız? Neler yaşadınız çocuklar?” dediğimizde korkularını kaygılarını açığa çıkaran çocuklarımıza, “ya bırak şimdi abartma, erkek adamsın, delikanlısın sen” gibi kulağa hoş gelen olumlu cümleler dahi söylense, işin içine yargı giriyor, fark etmesen de. Sorunu hafife alan bir tutum, değersizlik hissi veriyor korkan kişiye. Peki ne söylemeli de yarayı tedavi etmeli. “Seni anlıyorum, hala biraz kaygılısın “ demek harika bir merhem olur çocuk kalbine. Seni anlıyorum ile anlaşıldı, kabul edildi, suçlanmadı, duygusuna saygı gösterildi. Aslında o kadar kolay ki, bazen farkında olmadan bizler zorlaştırıyoruz iletişim kurmayı. Onlarca şey söylemenize gerek yok sadece anlamak SİHİRLİ kelime. Saygı ise her çocuk için en büyük değer yatırımı geleceğe.
Ve sevgili dostlar, uzaktan eğitimin internet gerektirmesi ve pek çok ailenin ekonomik yetersizliğini de göz önünde bulundurunca haklı olarak zamanı etkin kullanmak, hızlı bir şekilde ders işlemek, vicdan sesi oluyor eğitimcilerimize. Fakat ben diyorum ki baltayı bilemeden devam etmek, zaman tasarrufu değil, zaman israfıdır sadece. Bu anlamda tüm sınıf düzeylerinde (buna lise sonlar da dahil olmak üzere) öncelikle birkaç dakika da olsa etkinlik ve oyun ile başlamak gerekir derse. Çocukları normalleştirmek, rahatlatmak, onlara güven ve cesaret vermek, inanın akademik başarıyı daha da hızlandırır.
Bilgi yüklemek değil, bilgiye nasıl ulaşacaklarını öğretmek, teknoloji bağımlısı değil, teknolojiyi en verimli şekilde kullanan nesiller yetiştirmek, öğretmek değil, öğrenme yolculuğunda rehber olmak, dijital çağın bir gereği olarak uzaktan da olsa gönüllere dokunmak, gönlümüzün borcu olsun vesselam!
|
||
|