Günümüzde köpek sahiplenme ve köpek sevgisinin artışı, toplumsal ve kültürel dinamikler açısından son derece dikkat çekici bir fenomen haline gelmiştir. Bu eğilim, evlat sevgisinin yerini alacak şekilde teşvik edilmekte ve toplumu dönüştürme amacı taşıyan stratejik bir adım olarak öne çıkarılmaktadır. Milletin geleceğini temsil eden makamlar, bu kritik durumu göz ardı etmemeli ve gerekli önlemleri almalıdır.
"Köpek lobisi" terimi, köpek sahiplenmeyi ve köpek sevgisini yaygınlaştırmayı hedefleyen grupları ifade etmektedir. Bu lobiler, medya aracılığıyla köpeklerin evlat gibi benimsenmesini teşvik ederken, evcil hayvan ürünleri endüstrisi de bu trendi güçlü bir şekilde desteklemektedir. Köpek sahiplenme kampanyaları, köpeklerin insanın en yakın dostu olarak tanıtılması ve köpek bakımına dair duygusal mesajlarla toplumda köpek sevgisinin derinleştirilmesini sağlamaktadır.
Köpek sevgisinin bu denli ön plana çıkarılması, insan ilişkileri ve aile yapısı üzerinde olumsuz etkilerini de beraberinde getirmektedir. Evlat sevgisinin yerini köpek sevgisinin alması, fertlerin insan ilişkilerinden uzaklaşmasına ve cinsiyetsizleşmiş bir toplum yapısının oluşmasına neden olmaktadır. Bu proje, toplumu uzun vadede aile kurmanın yerini köpek sahiplenmeye bırakacak şekilde dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Cinsiyetsizleştirme operasyonu, toplumda geleneksel cinsiyet rollerinin ve aile yapısının ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir hareket olarak karşımıza her alanda özellikle çıkarılıyor. Bu bağlamda köpek sevgisinin teşvik edilmesi, evlat sevgisinin ikamesi olarak şekillendirilmekte ve ailelerin çocuk sahibi olmaktan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bu süreç, uzun vadede aile kurmanın yerini köpek sahiplenmeye bırakması ile sonuçlanması hedefleniyor.
Medya, köpek sevgisinin yaygınlaştırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Köpeklerin aile ferdi gibi gösterildiği reklamlar, televizyon programları ve sosyal medya paylaşımları, bu algının yerleşmesine katkı sağlamaktadır. Bu durum, insanların çocuk sahibi olma ve aile kurma eğilimlerini etkileyerek toplumsal yapının çocuksuz köpekli aile şeklinde dönüşümüne yol açmaktadır.
Köpek sahiplenmenin artışıyla birlikte, köpeklerden bulaşan hastalıkların da dikkate alınması gerekmektedir. Köpekler, zoonotik hastalıklar olarak bilinen ve insanlara bulaşabilen çeşitli hastalıkların taşıyıcısıdırlar.
Bu hastalıklardan bazıları şunlardır:
Toksoplazmoz: Köpek dışkısıyla temas yoluyla bulaşır ve hamile kadınlarda ciddi komplikasyonlara yol açar.
Kuduz: Köpeklerin taşıyabileceği ve ısırma yoluyla bulaşabilen ölümcül bir hastalıktır.
Leptospiroz: Bakteriyel bir enfeksiyon olup, köpek idrarıyla kirlenmiş su veya toprakla temas sonucu insanlara bulaşır.
Salmonella: Köpeklerin dışkısından bulaşabilecek bir bakteriyel enfeksiyon olup, ciddi mide-bağırsak rahatsızlıklarına yol açar.
Köpek sevgisinin evlat sevgisinin yerine geçmesi ve bunun bir cinsiyetsizleştirme operasyonunun bir parçası olması, toplumsal ve kültürel bir dönüşümün işareti olarak öne çıkmaktadır. Bu dönüşüm, aile yapısının ve geleneksel cinsiyet rollerinin yeniden tanımlanması anlamına gelmektedir. Uzun vadede, köpek sevgisinin evlat sevgisinin yerini alması şeklinde ortaya çıkacak olan toplumsal sonuçlar, köpeklerden bulaşan hastalıklar gibi risklerle birleştiğinde, hem cebimizdeki paramızı hem sağlığımızı hem de insanlığımızı almakla yetinmeyecekler bu mesele insanlığın geleceği açısından dikkate alınması gereken önemli bir meselelerdir, MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR!..
Bu bağlamda, devlet ricalinin, küresel elitlerin neyi amaçladıklarının farkında olarak; başıboş köpek sorunu, köpek sahiplenme ve köpek sevgisinin teşvik edilmesi konularını daha derinlemesine düşünmesi ve değerlendirmesi gerekmektedir. Bu konuların toplumsal etkilerini analiz etmek, sorunların çözümü için stratejiler geliştirmek ve bu stratejileri etkin bir şekilde uygulamak, toplumsal refahın artırılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Kuduz bir köpeğin insanlara zarar vermemesi için yetkililere bildirimde bulunan ve köpeğin toplatılmasını isteyen muhtarın, dış mihrakların etkisi altına girerek sorumsuzca hareket eden ve toplumsal huzuru bozmaya çalışan kendini bilmezler tarafından linç edilmesine kesinlikle göz yumulmamalıdır. Bu tür sorumsuz davranışlara karşı kararlı bir duruş sergilenmeli ve toplumun güvenliği için doğru adımları atan kişilerin korunması sağlanmalıdır. Devlet, dış mihrakların oyunlarına alet olan bu tür provokatif eylemlere karşı güçlü bir şekilde tavır almalı ve halkın huzurunu bozmaya yönelik girişimlere asla müsamaha göstermemelidir.
|
||
|